14 ; you will be okay,
maybe not today but someday.ま
Sıcak su dökülüp kupanın içindeki toz kahveyi köpürtene kadar sakindi her şey. Bir an için bile mutfağın ne durumda olduğuna bakmamış, sadece kupaya odaklıydım. Karıştıkça dengelenen kahve tonlarına ve odaya yayılan kokusuna dalmıştım. Tam o sırada içeri biri girdi. Hiç beklemiyordum ki kapıda dikildiğini görünce irkildim.
"Günaydın" diyen ufak, kulağa zorla ulaşan bir mırıltıyla içeri girdi Adelin. Saçları dağınık, kıyafetleri yeni yataktan kalktığını belli edercesine kırışık, gözleri de epey bir kızarmıştı.
"Bahse varım yüzünü bile yıkamadın." dedim gülümseyerek. Suratsız bir ifadeyle omuz silkti bu söylediğime. Saatlerdir ilk defa konuşmuş olduğum için boğazımdaki gariplikle yutkundum.
"Yıkarsam uyanırım, ondan."
"Bu kadar uyuyup ne yapıyorsun sahiden? Saat sekiz oldu Adelin. İnsanlar bu saatte işten dönüp akşam yemeklerini yiyorlar. Senin şu haline bak."
"Benim rutinim bu."
Ne yapacağını bilemez tavrına bakılırsa bir şey arıyordu, lakin olanca uykusu aklını toplamasına izin vermiyordu. Dönüp yarı kapalı göz kapaklarıyla kısa bir bakış attı bana.
"Sen de uyumayıp hâlâ kahve içiyorsun baksana." Önümde duran kupayı gösterdiğinde kaşlarımı çattım. Daha ilk yudumu bile almamıştım ki bu iki koca günden sonra içtiğim ilk kahvemdi. Yani kendimce bir rekor sayılabilirdi.
"Uyumadığımı kim söyledi?" dedim sessizce. Sürahiyi çeşmeden doldurmuş, dolaptan büyük boy bir bardak almış, içine kattığı suyu pervasızca tezgaha da döküyordu.
"Üç saatlik bir şeye de uyku denmez."
Bir şey demedim. O da su bardağını alıp tekrar odasına hızlı adımlarla ilerleyip gitti. Zaten ne benim ilacımı aldığımdan ve gördüğüm uzunca rüyalardan bahsedesim vardı ne de onun bütün bunları dinleyesi. Birkaç gündür üst üste aksattığı derslerinin notunu bile kampüste ben topluyordum. Çok çabuk dağılan, olmayan keyfinin farkındaydım. Hatta bu yüzden bu kadar çok uyuduğunu da biliyordum, gel gör ki kendine gelmesi için hâlâ bir şey yapamıyordum. Birkaç gündür nedensiz bir şekilde böyleydi Adelin. Sorsam kaçıyor, bir şekilde yine cevap vermiyordu. Ben de üstelemeyi kesmiştim ve ne oluyorsa akışına bırakmıştım.
Bir yeniden kahvemin renkleri içinde dalmıştım ki salondan gelen adım seslerini duyumsadım. Adelin bu kez üzerini değiştirmiş, saçlarını toplamış ve belli ki yüzüne suyu iyice boca etmişti. Şakaklarında beliren su damlalarından ve ıslak saç tutamlarından sezmiştim bunu. Seri bir tavırla boş bardağı masaya bırakıp buzdolabını açtı. En son dün gece yiyen birine göre bir şeyler yemek için geç bile kalmıştı. Onu izlemeyi kesmeyip konuştum. Üzerindeki gerginliği dağıtmam lazımdı.
"Geçen gün Leon yanıma geldi." O ana kadar bakmıyordu, dudağımdan dökülen bir yeni sözcükle duraksadı;
"Mezarlığa."
Bir şey demedi, yine işine ağır bir tavırla devam etti. Eh, en azından dinlediğini biliyordum. "Orada olduğumu sen söylemişsin. Yani, bunu seni suçlamak için demiyorum ama birinin beni ağlamaktan şişmiş gözlerimle görmesi ne yalan söyleyeyim, biraz utanç vericiydi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüyoruz Rosaura.
RomanceRosaura'nın fazlasıyla sıradan hayatı, bir gün kapısına bırakılan bir çizimle sekteye uğramaya başlar. [ 1619pm ] ©020319 ©211221[recompose]