08 ; loving you has given me
so many stories to tell.わ
Sasha Sloan, Dancing With Your Ghost.
Gözümü üzerine diktiğim beyaz kapı, zili tek seferlik çalmam ve üzerine birkaç nefeslik bekleyişin ardından açıldı. Ne söyleyeceğimi bile düşünmeden buraya gelme cesaretime rağmen, kapının ardında beliren yüzünü görünce içimi bir panik kapladı.
O da beni görmeyi beklemiyor olmalıydı ki şaşırmıştı. Bir an dudaklarının adımı söyler gibi kıpırdandığını gördüm, fakat yağmurun gürültüsü sebep olsa gerek, sesini duyamadım.
Gülümsedi, gülümsedim. Aramızdan geçen garip sessizlik sandığımdan çok daha uzun sürdü. Bakışlarımı kaçırıp yeniden zoraki bir gülümseme sergilemeye çalıştım, ne diyeceğim hakkındaysa bir fikrim yoktu. Parmaklarımın arasında sıkışan defteri o an hatırladım, bir kurtarıcı gibi. Çekimserliğimi atmaya çalışarak kitabını uzattım ona. Bakışları ağır bir hareketle benden çekilip kitabı bulduğundaysa nihayet konuşabilmiştim.
"Bunu bizim evde unutmuşsun."
Kıvrımlı parmakları kitaba uzandı, lakin onu almadı.
"Unutmadım aslında..." diye mırıldandı, ses tonu beklediğimden kısık çıkarken. Kaşlarımı çattım;
"Nasıl? Yani bilerek mi.."
"Hayır öyle değil. Adelin ödünç istediği için bırakmıştım. Sende kalsın demeyi de tamamen unutunca tabi.." dudaklarında belli belirsiz bir yan gülüş, elleri ensesini dolanıyordu.
"İçeri geçmeyecek misin? Yağmur var, ıslanıyorsun."
Kafamı iki yana sallayıp, "Yok ben rahatsızlık vermek istemem, zaten bunu verip gidecektim." diyince dilimi ısırdım. Sadece bunu vermeye gelmemiştim, arkadaşımdan uzak durması konusunda onu güzelce uyarmam gerekiyordu. Ama gel gör ki çekimserliğim en olmaz zamanda yakalamıştı ve sanırım az evvel okuduğum cümle, beni ciddi manada afallatmıştı. Onun hakkında buraya gelene değin içimde biriken tüm sert fikirleri bile uzaklaştırmıştı benden. Ve hatta, bir an için aslında nasıl biri olduğunu merak etmiştim. Belki de şuanki vaziyetim bu merak duygusunun utancıydı.
"Olmaz." dedi, bakışları yağan yağmurdaydı. "Nasıl yağdığını görmüyor musun, gel içeride bekle yağmur birazdan diner zaten."
Kapıyı ardında kadar açmış, içeriye davet etmişti ve bir ikinci itiraza varamayan dilim, tamamen tutulmuştu. Yavaş adımlarla istemesem bile içeri geçtim.
Evin içi oldukça sıcaktı. İçeri girdiğim ilk an yalnızca burnuma çarpan kokuyu duyumsadım. Bu kokuyu hatırlamıştım; alışık olmadığım fakat yine güven hissi veren, o sıcak koku. Evi de tıpkı onun gibi kokuyordu, bu yüzden adım attığım her köşede onu hissedecekmişim gibi geldi, bu kez de bu düşüncemden korktum.
"İstersen kabanını çıkarabilirsin." diyince ona baktım, gülümsüyordu.
Üzerimdekini çıkarıp boşta duran askıya bıraktım ve onun yönlendirmesiyle açıkta duran salona geçtik. Burada da fark edebildiğim ilk ayrıntı, üzerine bastığım tahta zeminin hiçbir şekilde gıcırdamaması ve sıcacık olmasıydı. İstemsiz, bizim evdeki soğuk zemini ve eskiyen tahtalarını aklımdan geçirmeden edemedim. Açık renkli koltuklardan birine ilerledim. Salon da aynı girişte olduğu gibi dışarıdaki kasvetli havadan nasibini alarak karanlıkta kalmıştı, bu yüzden köşedeki ayaklı lamba gündüz vaktine rağmen yanıyordu. Bu da ortama loş bir görünüm katıyor, geniş camdan içerinin yansımasını sağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüyoruz Rosaura.
RomanceRosaura'nın fazlasıyla sıradan hayatı, bir gün kapısına bırakılan bir çizimle sekteye uğramaya başlar. [ 1619pm ] ©020319 ©211221[recompose]