Yoongi beni karanlığın içine çekerken sessizliğimi koruyarak bedenim üzerinde hakimiyet kurmasına izin verdim. Elleri belimde, dudakları ise boynunda gezindi bir süre. Heyecanlıydım, onu uzun bir zamandır görmüyordum ve şimdi burada, kollarımın arasındaydıe. Eğer tenime bıraktığı ıslak öpücükler olmadaydı göğsüne yaslanıp ağlardım. ''Ne düşünüyorsun?'' diye mırıldandı, dudakları elmacık kemiklerime sürtünmüştü konuşurken.Düşüncesi bile ürperticiyken şimdi ne hissetmem gerektiğine emin değildim. Üzerine doğru bayılmam komik mi olurdu?
Cevap vermediğimde, ''Jimin.'' diye mırıldandı. Yavaşça geriye çekildi. Ardından ellerini yüzümün her iki yanına, yanaklarıma yaslanmıştı. ''Ne yarı tanrı olarak ne de yarı bir insan olarak ayrı geçirdiğimiz zamanı telafi edemem. Ama söz veriyorum, bir daha bu denli özlemene sebep olmayacağım.''
Şaşkınlıkla aralanan dudaklarımı ne cevap vereceğimi bilemeyerek birbirine bastırdığımda eğilip üst dudağıma ufak bir öpücük bırakmıştı. ''Sorun değil. Sızlanmak ve bana kızmak için fazlaca zamanımız var.''
Romantik ve yumuşak bir Yoongi'ye alışık değildim. Anubis'le ve muhtemelen cehennem gibi bir yerde geçirdiği zamanın ardından daha hırçın ve öfkeli olacağını tahmin ediyordum. Şu anki hali beni mutlu etse de endişelenmem gerekiyormuş gibi bir his vardı içimde. Onunla anlaşma yapan Mino'ya ya da taht için savaştığı Taehyung'a kızgın değil miydi?
Merak ettiğim her şeyin cevabını daha sonra alabileceğimi umarak Yoongi'yi daha fazla bekletmemeye karar vermiş ve ''Senin gibi bir yarı tanrıyı azarlayabileceğimi mi söylüyorsun?'' demiştim. Kısa bir an gözlerimin içine bakmaya devam ettikten sonra kıkırdadı, ''Kastettiğim bu olmasa da, evet.''
''Unutma bunu.'' dediğimde bu kez dudaklarımızı birleştiren ben olmuştum. Birkaç gün öncesine kadar bedeninin bir başkasına ait olduğunu -ki zaten bir başkasına aitti- düşünmek rahatsız edici olsa da onu hissedebilmeyi seviyordum. Dakikalar sonra geri çekildiğimde koca bir gülümsemeyle bakan bakıyordu. ''İlk öpüşmemize göre daha iyisin.''
Anları mahveden tek kişi olmadığım için mi sevinmeliydim yoksa diğer kişinin Yoongi olmasına mı üzülmeliydim, zor bir tercihti.
Yüzümü buruşturarak kollarının arasından sıyrıldım. Kapının olabileceğini düşündüğüm tarafa yönelirken arkamdan, ''Sanırım söylememem gereken bir şeydi bu.'' dediğini duymuş, gülmüştüm. Seth'in oğlu olduğuna inanmak güçtü bu durumda. ''Anı mahvettin.'' diye homurdandım. Bana karşı yumuşak, ve her dediğimi yapacak gibi, davranmasaydı eğer çoktan sevişiyor olurduk muhtemelen.
''Gerçekten neredeyiz?'' Arkamdan geldiğini biliyordum ve ellerimi duvara yaslamış, kapının kulpunu arıyordum. Çirkin ve derimin altına girebilecek böceklerin olmamasını da diliyordum bunu yaparken. O böcekler hala korkutuyordu beni. ''Ölüler Şehri.'' diye cevap verdi. ''Biliyorum, söylemiştin. Ölüler Şehri'nde değil miydik zaten?''
Arkamdaki bedenini hissettiğimde şaşkınlıkla birlikte ufak bir korku hissetsem de elim kavrayan eliyle kısa sürmüştü bu. Beni yönlendirerek yuvarlak bir ahşap parçasını tutmamı sağladı. ''Öyleydiniz. Eski bilgilerle Anubis'i bulamazsınız ama.''
''Ne demek istiyorsun?''
''Kahire mezarlarla dolu bir şehir ve ölülere bekçilik yapan bir tanrı olsaydın nerede olurdun? Eski, hayali olduğu sanılan bir şehirde mi yoksa ölülerle dolu bir yerde mi?''
Nefes aldığında hareket eden göğsünü sırtımda hissederken ölülerden bahsetmek nahoştu. Bu yüzden ahşap kapı kulpunu çevirirken bir kez daha yüzümü buruşturmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Semi-Gods Among Us - Yoonmin
Fanfiction''Seth'in oğlunu kurtarmanızı ve Apep'le savaşması için onu ikna etmenizi istiyorum." | Öncesi: Semi-Gods of Egypt Yan Hikaye: Children of the Gods