ⅩⅩⅢ. Bölüm: Tanrı Seth'in Miğferi

1.3K 166 71
                                    


Yüzünün neredeyse tamamını kaplayan maskeye bakarken bir anlığına çenemin yüzümden ayrılacağını sanmıştım. Sık sık gördüğüm, ve birçok kez de karıncayiyene benzediği için alay ettiğim, Tanrı Seth'in yüzü tam karşımda duruyordu. Maskenin kömür kadar siyah uzun bir burnu ve kulakları vardı. Tanrı Seth'le az bile dalga geçmiştim. Yine de komik olduğu kadar korkunçtu. Yoongi'nin her zaman böyle görünmemesinden dolayı şanslı saymalıydım kendimi.

''Canavar görmüş gibisin.'' Yoongi, boğuk bir sesle konuştuğunda bilek zırhlarını takmakla meşguldü. O da üzerindeki diğer aksesuarlar gibi altındandı- Her şeyi altından yapabilecek kadar nasıl zengin olabiliyorlardı? Babası tanrıydı, tamam ama Antik Mısır'da değildik artık.

''Kafandaki o şey-''

Canavar görmüş gibi miyim? Seth'in bir canavar olduğunu söyleyebilirdim. Bu yüzden, hakkı vardı.

''Babamın miğferiydi.'' dedi, sesindeki tokluk daha fazla konuşmamızı engelliyordu. ''Uzun zamandır görmüyordum. Parçalanması için Ra'ya dua etmiştim ama yine de sakladığı için Horus'un oğluna teşekkür etmeliyim.''

''Hiç senlik değil.'' dedim, hem maske hem de dua etmekti kastettiğim.

''Burada olmak da benlik değil.''

Uzun adımlarla yanıma yaklaştığında elbisemin altında kalan kolyeyi dışarı çıkarttı. Hareketleri özenli, eli soğuktu. ''Gözükmesi sorun olmaz mı?'' Cevap vermedi, dikkatini kolyeye vermişti. Usulca parmak uçlarıyla kolyeyi okşamaya başladı.

''Bir kukla olmayacaktım.'' diye mırıldandı, kendi kendine konuşuyor gibiydi daha çok. ''Yemin etmiştim; asla bir kukla olmayacağıma dair.''

''Bir kukla değilsin.'' Konuştuğumda şaşırmıştı; kaşları yukarı kalktı. ''Babanın yerini almış olsan da bir kukla değilsin. Baban gibi de değilsin.'' diye devam ettim. Parlayan gözleri bana cesaret veriyordu. Saçmalayıp saçmalamayacağımı bile umursamamıştım konuşurken.

Maske yüzünden yüzüne dokunamazdım ama yine de parmaklarımı maskenin üzerine değdirdim. Onun ani ruh değişimlerine alışıyordum sanırım. Dakikalar öncesine kıyasla daha durgun ve tedirgin duran Yoongi beni korkutmuyordu.

''Sorunun ne olduğunu söylemediğin sürece bilemem ama baban gibi değilsin. Önceden nasıl biri olduğun da umrumda değil.'' Yoongi'nin iyi biri olduğunu söyleyemezdim; ama kötü de değildi. Bu yüzden karamsarlığa düşmesine izin veremezdim. ''Tanrı Seth kimse için hayatını tehlikeye atmazdı, değil mi?''

Gözleri kısa bir an kızıla çaldı ve tekrar siyaha büründü. Hassas bir noktaya parmak basmış olmalıydım. Tanrı Seth, Yoongi'nin yaptıklarını, en azından bir kısmını, yapmazdı. Bundan emindim.

''Jimin...'' Sesi yakarış gibi gelmişti kulağa. Demir halkalarla donatılmış parmaklarıyla bileğimi kavradı. ''Bana bir yemin ettin- Kaçman imkansız. Ama bu işten, eğer ki, sıyrılırsam benimle randevuya çıkar mısın?''

''Randevu mu?''

Başıyla onayladı, ''Bu yüzyıldaki ölümlülerin evlilik görüşmesine denmiyor mu?''

Evlilikten bahsetmesine mi şaşırmalıydım yoksa saf görünüşüne mi gülmeli, bilemiyordum.

''Hayır, hayır.''

Çekilmek için geriye doğru bir adım attığımda bileğimi tutan parmakları sıkılaştı. ''Yoksa geleceğinde beni istemiyor musun?''

''Hayır. Yani bu değil, demek istediğim, şöyle-''

Ve bir 'pfff' sesiyle konuşmam bölündü. Maskesinin altındaki dudaklarının gülmemek için sıkıca birbirine bastırıldığını nereden bilebilirdim ki? Kandırılmıştım.

Semi-Gods Among Us - YoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin