Yabancı yüzler hep birlikte alkışlarken kısa bir anlığına oturduğum sandalyenin, daha doğrusu yerin ayaklarımın altından kayıp gittiğini hissetmiştim. Korku ile Yoongi'yi sıkıca tutarken o halinden memnun bir şekilde kolunu belime dolamıştı.''Endişelenme, güvendesin.''
''Gerçekten öyle miyim?'' dedim etrafa bakarken. Masadaki herkes- ben ve Jungkook dışındaki herkes halinden memnun görünüyordu. Gerçekten geçmişe mi dönmüştük? Buna gerek var mıydı ki?
Duvarlar, dekorlar ve beraberinde tapınağın havası da değişmişti. Daha önce bulunduğum, hatta daha önce birkaç kez bulunduğum yerdi burası. Heyecan dolu ama bir o kadar da can sıkıcı zamanlar gözümün önünden geçerken Yoongi, ''Tanrı Horus'un Tapınağı.'' diye fısıldadı, bundan memnun değil gibiydi.
Tanrı Horus'un Tapınağı.
Mısır'ın son Tanrı Kralı, Osiris'in oğlu Horus'un, şimdiyse onun insandan olma oğluna ait olan yerdi. Burayı, en az Busan'da yaşayan ailemin evi, kadar net hatırlıyordum.
Hatırlamamak da mümkün değildi aslında.Yoongi daldığımı fark etmiş olmalıydı ki, ''Ucuz kurtuldun, küçük insan.'' demişti. Bizi izleyen birkaç çift göze aldırış etmeden saçlarımı öptü, ''Katlandığım şeylere karşılık ömrünün geri kalanını benimle geçireceksin.''
Söylediği şey karşısında dudaklarımı büzdüm. Ne kadar vicdan azabı çekmeme sebep olsa da oldukça sevimli davranıyordu- Kendisi gibi değildi. Ve ondan istediğim, daha doğrusu diğerlerinin istediği şey Apep denen canavarla savaşmasıydı. Bunun için nelere katlanması gerekiyordu, düşünmemiştim ama Tanrı Horus'un tapınağında bulunmak bile fazlasıyla canını sıkarken onu bekleyen zorluğun nasıl hissettireceğini tahmin bile edemezdim.
''Duyan da bu yüzden birlikte olacağımızı sanar!'' dedim, her ne kadar ciddi olmadığını bilsem de. Keyifli olmaya çalışarak sessizce mırıldandı, ''Seninle uğraşmak eğlenceli.''
''Bildiğiniz gibi, yaklaşan felaket imkanlarımızı kısıtlıyor.'' Sevimli dakikalarımızı bölen sese karşılık Yoongi geriye çekilerek arkasına yaslanmış ve maskesini yüzüne indirmişti. Kısa bir süre önce bizi tapınağında ağırlayan Tanrıça Hathor'un kızı konuşurken erkekler kadar kadınlar da onu hayranlıkla izlemeye koyulmuştu. Güzel olduğu kadar gösterişli bir kadındı, her ne kadar kendisi kadar güzel şeylerden söz edecek gibi görünmese de.
''İmkanlarımızı olabildiğince doğru bir şekilde kullanarak bu aksilikten geç olmadan kurtulmalıyız. Ve tabi...''
Önce Taehyung'un yanında oturan Jungkook'a, sonra da bana ufak bir bakış atmıştı. ''Eve dönmemize yardım eden iki ufak ölümlüye teşekkürlerimizi sunuyorum.''
Bir tanrı çocuğunun bize minnet duyması ne büyük onur!
''Kısacık hayatları olmasına karşın büyük bir fedakarlıkta bulunuyorlar!''
Mino'nun hemen yanında oturan yapışkan kişi konuştuğunda Yoongi'nin bakışları ona kaydı. Her kim olursa olsun, ondan hoşlanmıyorum. Yaşayabileceğim en güzel anı bozmuştu.
''İki ölümlü genç, bu masadaki tanrı çocuklarının yapamayacağı bir şeyi yapıyor.'' dedi Yoongi, mırıldanmış olmasına rağmen herkes onu duymuştu. Mino hoşnutsuzluğunu belli etmek adına boğazını temizledi.
''Herkes burada olduğuna göre toplantıya başlayabiliriz, değil mi?''
Seokjin, Mino ve diğerlerini umursamayarak konuştuğunda bu kez öksüren Taeyeon olmuştu, ''Görünüşe göre hiç değişmemişsiniz.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Semi-Gods Among Us - Yoonmin
Fanfiction''Seth'in oğlunu kurtarmanızı ve Apep'le savaşması için onu ikna etmenizi istiyorum." | Öncesi: Semi-Gods of Egypt Yan Hikaye: Children of the Gods