Dün akşam bizde kalınmış, sabah da gürültüyle uyanmıştık. Ten ve arkadaşlarıyla beraber kalmak güzeldi. Onlar yemek yapmış ve biz yemiştik. Dün gece de film izleyip uyumuştuk. Sabah hepimiz kahvaltı masasına oturduğumuzda Jaemin'in mırıldanması herkesi, özellikle Taeyong'u öksürük krizine sokmuştu.
"Jeno ve ben artık çıkıyoruz."
Ten öksürük krizinden çıktığı gibi masaya yaklaşmıştı.
"Siz ne ara yakınlaştınız lan?"
Ben gayet rahat bir şekilde Taeyong'a su içirmiş, sonrada Taeyong ile beraber arkama yaslanmıştım. Dün konuşmalarını ve seslerini duymuştum. Bu yüzden dün biraz kavga edip yakınlaştıklarını biliyordum.
"Dün biz konuştuk ve-"
"Konuştuktan sonra da öpüşüp barıştılar."
"Ne?!"
"Oha!"
"Çüş aile var burada!"
"Kapa gözlerini Sicheng! Bunlar senin temiz dünyanı kirletecekler!"
"Biz bi şöyle olamadık Ten!"
Yuta ve Johnny'nin salak tepkilerine gülüp utanmış Jeno'nun koluna vurdum.
"Tebrik ederiz salaklar."
"O etti bizim etmemize gerek yok. Dimi aşkım?"
Sicheng kafasını salladığında gözlerimi devirdim.
"Ben sizi değil Taeyong ve kendimi kastetmiştim."
"Aman, yedik sanki Taeyong'unu! Sicheng ve ben sizi tebrik ediyor, mutluluklarınızın devamını diliyor, çocuklarınıza uzun ömür ve analı babalı büyüyüp hayırlı evlat olmalarını diliyoruz."
"Aşkım ne çocuğu daha küçücükler!"
"Doğru söylüyorsun aşkım. Ne çocuğu be? Yaşınız başınız kaç da bu yaşta çocuk düşünüyorsunuz? Terbiyesizler! Biz gençken böyle miydik? El ele tutuşmaya utanırdık bunlar hep öpüşme çocuk yapma derdinde. Ayıp be ayıp!"
Ben kahkahalarla gülerken Taeyong'un da kıkırdamasını duymuştum.
" Hyung evdeki zehiri atmış mıydık biz? "
" Attık diye hatırlıyorum Mark. Atmış mıydık Jaehyun? "
" Tabiki attık. Evimizdeki fare zehrini böceklere döküyorduk!"
"İşe yarıyordu ama ya, keşke atmasaydık."
"Kahvaltıda fare zehri hakkında konuşmayı keser misiniz?"
"Tabi aşkım, mideni bulandırdıysak özür dilerim bebeğim. Bir daha fare demeyeceğim söz!"
"Ya hyung neden koskoca adama bebek gibi davra- Ah! Donghyuck bırak kulağımı özir dilerim!"
Donghyuck Mark'ın kulağına eğildiğinde Mark, kulağı hala Donghyuck'un elindeyken bağırdı.
"Evet sende benim bebeğimsin hayatım! Gerçekten özür dilerim!"
Kahkahalarımın arasından konuştum.
"Oğlum ne hanımcısınız ya? Az cesur olun ne bu 'sen iste kölen olayım' ayakları?"
"Jaehyun bana su verir misin?"
"Ah tabi."
Bardağa su doldurup Taeyong'un eline verdiğimde suyu içip masaya koydu.
"Jaehyun bana hırka verir misin? Biraz üşüdüm de."
"Hemen getiriyorum!"
Koşarak odama gittiğimde içeriden kahkaha sesleri geldi. Bir hırkamı alıp tekrar mutfağa gittiğimde herkes bana bakarak gülmeye başladı. Yerimde donakalırken Taeyong'a baktım, o da kıkırdıyordu.
"Hyung şimdi köle sen oldun!"
Mark gülüp gülmeye devam ettiğinde somurtup Taeyong'un yanındaki yerime oturup hırkayı omuzlarına koydum. Derin bir nefes alıp verdiğimde Taeyong elini dizime koydu.
"Üzdüysem özür dilerim! Sadece şaka yapmak istemiştim."
Mırıldandığında elimi omzuna koyup ona döndüm.
"Senin buna ihtiyacın var ama! Onların yok, onlar istediklerini yapabilirler ama başkalarına yaptırıyorlar. Sen ise buna zorunlusun! Beni neden böyle kandırıyorsun? Ben sırf sana hizmet ettim diye kölen mi oluyorum? Ben bunu her zaman seve seve yaparım, ama bu yüzden kölen olmam! "
Elimi çekip çubuklarını elime aldım ve pirinci karıştırmaya başladım.
" Eğer görseydin yine yapardım ama şimdi kendini normal insanlarla bir tutma! Onlar görebiliyor ama sen göremiyorsun! "
Masadan kalkıp kapıya ilerledim. Hızla evden çıkarken tek düşündüğüm Taeyong'un paramparça ettiğim kalbiydi. Birkaç kişinin bulunduğu sokakta sinirden bağırırken binanın duvarına bir tekme attım. Arkamı dönerek koşmaya başladığımda nereye gideceğim hakkında bir fikrim yoktu.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Kendini normal insanlarla bir tutma! Onlar görebiliyor ama sen göremiyorsun!
"Ben... doydum, sanırım. Biraz televizyon dinleyebilir miyim?"
"Gel, seni götüreyim!"
Ten beni kaldırıp biraz yürüttü. Bir koltuğa oturtup televizyonu açtı, kulağıma bir haber kanalının sesi gelmeye başladığında Ten'e durmasını mırıldandım.
"Kendini üzme, tamam mı? Sinirle söylemiştir, sonra gelip özür diler zaten."
Kafa salladığında mırıldandı.
"Yanında oturmamı ister misin?"
"Git ve yemeğini ye. Burada olacağım."
Yanımdan uzaklaştığında kafamı arkaya attım.
Senin buna ihtiyacın var ama! Onların yok, onlar istediklerini yapabilirler ama başkalarına yaptırıyorlar. Sen ise buna zorunlusun!
Doğru söylüyordu, ben birilerine mecburdum. Birileri olmadan yaşamımı sürdüremezdim.
Kendini normal insanlarla bir tutma! Onlar görebiliyor ama sen göremiyorsun!
Ama ne olursa olsun, bende bir insandım. Eğer ameliyat olursam bende görebilirdim. Onu görebilirdim, kardeşlerimi yeniden görebilirdim. Belki de, bana hizmet etmekten bıkmıştı ve artık beni istemiyordu.
Yanağımdan bir damlanın süzüldüğünü hissettiğimde elimi yanağıma attım. Sıvı parmaklarıma bulaşırken kendimi rahat bıraktım. Yanaklarım ıslanırken, sadece Jaehyun'u düşünüyordum.Ben sırf sana hizmet ettim diye kölen mi oluyorum?
O benim kölem değildi, o benim aşkımdı. Bunu hissediyordum, ona aşırı değer veriyordum ve onun da bana değer verdiğini hissediyordum.
Ben bunu her zaman seve seve yaparım, ama bu yüzden kölen olmam!
Arkamdan Johnny'nin sesi geldiğinde yanaklarımı silmeye çalıştım.
"Delirdin mi sen!? Senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu gerizekalı? Çocuğu mahvettin, tabiki ağlıyor salak! Tabi, telefonu vereyim biraz daha ağlat! Güzel konuş! Jaehyun, lanet olsun!"
Bana yaklaştığında aynı pozisyonda durup bekledim.
"Taeyong, Jaehyun seninle konuşmak istiyor."
"Ben, onunla şuan konuşmak istemiyorum. Akşam konuşsak daha sağlıklı olur."
"Pekala."
Johnny'nin sesi gittikçe azaldığında önce istemsiz fısıldadım, sonra mırıldandım ve en sonda bağırdım.
"Chittaphon!"
Ayak sesleri hızla bana yaklaştığında yanımdaki yer çöktü.
"Efendim meleğim?"
"Ben kararımı verdim. En kısa zamanda ameliyat olacağım!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim İçin Bak!
FanfictionGörme engelli Taeyong ve her gün onun fotoğrafını çeken Jaehyun.