Steve'in, Howard'ın evindeki tuhaf ve bir o kadar da ilgi çekici gecesi, ardından gelecek olan diğer ziyaretlerin de habercisi niteliğindeydi. Howard'ın oğlu farklı bir çocuktu, Steve'in bu güne dek denk geldiği en farklı insan bile olabilirdi.
Ancak ikinci ziyaretinde onun evde olmama ihtimalini göz ardı ettiğini fark etti.
"Anthony nerede?" Howard düz bir sesle eşine sorarken Maria masaya yemekleri dizmekle meşguldü. "Stephen'ın evinde olduğunu söyledi"
"Ben evde olmadığımda bu saate kadar dışarıda kalmasına izin mi veriyorsun? Hem de o çocukla" Howard kaşlarını çatarak eşine döndüğünde Tony kapıyı açmıştı.
Howard'ın akşam eve gelmeyeceğini söylemesi üzerine yaptığı bir şeydi Stephen'a gitmek. Bu yüzden annesine seslenerek yemek odasına ilerlediğinde babası görmeyi beklemediği birisiydi. Steve, görmeyi 'hiç' beklemediği birisiydi.
Howard oturduğu yerden kalkacakken Steve eliyle onun omzundan bastırdı. Tony, yağmurdan sırılsıklam olmuştu, eliyle alnına yapışan saçlarını geriye atıp, ıslak olmasına rağmen annesine sarıldı.
"Yemeğe otur Tony" yumuşak bir ses tonuyla konuşmuştu Maria.
"Aç değilim, bir şeyler yedim"
"O çocukla görüşmeni istemiyorum demiştim" Howard Tony'nin yüzüne bakma ihtiyacı duymadan konuşmuştu. "Arkadaş olacağın son kişi o Anthony. Ayrıca elini yıkayıp masaya geliyorsun"
Tony gözlüklerini çıkarıp üzerlerindeki yağmur damlalarını inceledi. "Eşcinseller hemcinslerini yemiyorlar, ben arkadaşlıkta bir sakınca görmüyorum"
Howard o kadar sinirli bir şekilde Tony'e dönmüştü ki Steve bir an elindeki kaşığı düşürecekti.
Tony lafının üstüne Howard'ın bir şey demesini beklemeden yukarı çıkarken Steve onun kalkmasına müsade etmeyerek kendisi yerinden kalkmıştı.
"Belki ben söylersem daha etkili olur, babası olduğun için sana böyle davranmayı doğal buluyor olabilir" Steve güven verircesine arkadaşına konuşmuştu ancak kesinlikle onun tarafını tuttuğu yoktu.
"Teşekkürler Steven" Maria masanın kenarını tutup ona konuştuktan sonra Howard'a döndü. Steve merdivenleri çıkarken ikisinin konuştuğunu görebiliyordu ancak ne söylediklerini duyamadı.
Üst kat, alt kattan daha basit ve bulundukları yıla daha uygun tasarlanmış gibiydi, itiraf etmesi gerekirse Steve, bu eve geldiği zaman, zamanda yolculuk yapmış gibi hissediyordu. Ancak evet, bu kata alışabilirdi.
Önüne geldiği kapıyı aralık olmasına rağmen tıklayıp beklemeyi doğru buldu. Hem belki böylece onunla arasında, Howard'ınkinin zıttı bir ilişki kurabilirdi. Çocuğun, kendisi hakkında yanlış bir izlenimde bulunmasını istemiyordu Steve.
Tony kapının yanındaki duvara dayanıp aralıktan onu izledi, üstünde siyah bir tişört vardı. İkisi de aynı anda birbirlerini sürüyorlardı.
Tony bunu fark edince hafifçe gülümsedi, şu an giyiyor olduğu tişörtü Steve'de düşündüğünde manzarasına doyum olmuyordu.
"Aşağıya inmek gibi bir niyetim yok, eğer onun elçisi olarak görev yapıyorsanız Yüzbaşı"
Steve başını eğip gülümsemişti bunun üzerine. Tony'nin iğneleyici laflarına kulağı alışmaya başlıyordu. "Sadece denetime geldim asker"
Tony başını dikleştirip onun konuşmaya değer biri olup olmadığını kafasında kısa süre tarttı. Başını yukarıya kaldırınca keskin çene hattı onu sanki ciddi bir iş yapıyormuş gibi gösteriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Time On Earth | Stony & Spideypool Au
FanfictionTony 15 yaşındayken babası tarafından tanıştırılan bu askeri sevmişti. Steve'in öldüğünü duyduğunda ona olan sevgisinin eksilmediğini fark ediyordu. Yıllar sonra onu tekrar karşısında gördüğündeyse sevgisinin hiç değişmediğini fark etti.