"Steve" Peggy elindeki kağıdı sallayarak ona yürüdü. Steve başını haritadan ve haritanın üzerindeki raptiyelerden ona çevirip kaşlarını kaldırmıştı.
"Haklıydın, üsler boşaltılmıştı" elindeki daktiloyla yazılmış raporu onun önüne bıraktığında Steve elinin altındaki raptiyeleri çıkarmaya başlamıştı bile.
"Hepsi mi?"
"Hepsi"
En azından bunu önceden bilip birlikleri bu yerler için hazırlamamışlardı. Steve raptiyeleri elinde sektirip küçük kutuya geri bıraktı ve haritanın üzerindeki delik izlerinde parmağını gezdirdi. Howard canı sıkılmış ve ellerini birleştirmiş halde sandalyesinde oturuyordu. Sağ elinin parmağı sol elinin üstünde ritim tutmakla meşguldü.
"Öyleyse yapabileceğimiz bir şey şimdilik yok..." Steve sandalyenin arkasına astığı haki yeşil ceketini alırken Peggy başını iki yana sallamıştı.
"Yeni yerleri bulmamız zaman alacak"
"Bir gelişme olursa bana haber verirsin, değil mi?" Peggy Steve'i başıyla onayladıktan sonra Steve Howard'a dönmüştü.
"Tony'i okuldan alsam sıkıntı yaratır mı sana?"
Bir süreliğine sessizleşmişti oda. Howard sorunun kendisine yöneltildiğini anlayınca gözlerini daldığı yerden Steve'e çevirdi.
"Hayır, belki senden bir şeyler kapar"
"Tanrı aşkına" Peggy alışık olduğu bu baba - oğul kavgasından fazlasıyla bıkmış duruyordu, kağıtları masada bir araya toplarken içinden bir şeyler mırıldandığının farkındaydı Steve. Sadece üstünde durmadı.
"Öyleyse benimle beraber olacak, eve geri bırakırım onu"
"Kendi ayakları da var Steve, çok kafanı takma ona"
Steve, Peggy'nin onun üstüne atlayacağını fark edince bileğini nazikçe tutup odadan beraber çıktı. Peggy kağıtları sıkarken yanlışlıkla kenarını buruşturmuş ve şimdi de düzeltmeye odaklanmıştı.
"Howard'ı çok seviyorum" Peggy laflarında samimiydi de, Howard en iyi arkadaşıydı. "Ama konu Anthony olunca bambaşka bir insan oluyor, Anthony iyi bir çocuk Steve" düşünceli düşünceli kağıtlara bakarken iç çekmişti genç kadın.
"Sen sır tutmakta güvendiğim nadir insanlardansın Peggy" Tony'nin verdiği kağıt sanki olduğu cepten canını yakıyor gibi hissediyordu. Söz verdiğinin farkındaydı. Sadece... Tony'i oyuna sokmak babası ve onun arasını düzeltebilir miydi düşünmeden edemiyordu.
Peggy onun sözünün üzerine cümlesinin devamını bekledi. Steve'in yüzüne baktığında, söyleyip söylememek arasında verdiği savaşı görebiliyordu.
"Söylemek zor geliyorsa, söyleme Steve"
"Belki başka zaman... Şimdi Tony'nin okuluna gitmeliyim"
Steve koridorda yürürken Peggy arkasından sırıttı. Aynen düşündüğü gibi, askerin adımları yolun yarısında durup yüz seksen derece arkasına dönünce genç kadın kollarını göğsünde birleştirmişti.
"Eh, okulun adresi lazım tabi"
×
Steve belini motoruna dayayıp kollarını birleştirdi ve çimenlerde oturup karşısındaki çocuğa hızlı hızlı bir şeyler anlatan Tony'i izlemeye koyuldu. Çocuk o kadar konunun içinde duruyordu ki sanki birisi hafifçe dürtse korkacak gibiydi.
Sırtını ağaca yaslayıp çenesinin kenarını kaşırken öylesine gezdirdiği gözleri Steve'le kesiştiğinde az önce söylediği kelimenin ne olduğunu hatırlamak için duraksamıştı. Gözlerini askerden çekip çimenlere indirdiğinde yine de zihninde yer bulamayan konuyla omuz silkti Tony Stephen'a.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Time On Earth | Stony & Spideypool Au
FanfictionTony 15 yaşındayken babası tarafından tanıştırılan bu askeri sevmişti. Steve'in öldüğünü duyduğunda ona olan sevgisinin eksilmediğini fark ediyordu. Yıllar sonra onu tekrar karşısında gördüğündeyse sevgisinin hiç değişmediğini fark etti.