Damarlarımda bir Russo geziyor.
"Baba..." Peter delicesine terlediği yataktan yorganı teperek çıktı. Karanlık odada zorlanmadan kapının kolunu bulmuştu ama gözleri etrafını net görmesine izin vermiyordu. "Baba?"
Bucky başta emin olamasa da Peter'ın sesini duyduğuna emin olduğunda saate bakıp yataktan kalktı ve odasının kapısını araladı. Gecenin dördünde uyanma gibi adetleri yoktu küçüğün. "Pete? Her şey yolunda mı?"
Peter'ın kararsız bakışları Bucky'i endişelendiriyordu. "Gel içeri, bir şey varsa konuşalım"
Peter bakışlarını yerden, onun yüzüne çevirdi. Hasta hissediyordu, bu tuhaf bir şekilde fiziksel değildi.
Öldür onu.
Bucky ona uzanmak için elini uzattığı anda Peter onun kolunu sırtına doğru büküp beline dirseğiyle vurarak kapıyı arkalarından kapattı.
"Peter!" Bucky onu yakalamak adına bir şeyler yapmayı denese bile Peter ondan çok daha hızlı hareket edebiliyordu. Dikkati, çenesine gelen darbeyle dağılmıştı.
Peter bunu fırsat bilip kolunu onun boynuna dolayarak geriye çekti, Bucky ellerini boğazına götürerek kendini kurtarmayı başaramayınca onu tutup yere atmaktan başka çare düşünememişti.
Peter dengesini hızlıca toparlayıp vakit kaybetmeden onun yüzüne ağ attı ve bu sefer boynunu bacaklarıyla sardı.
"офигительно"
Bucky'nin adı gibi bildiği şeylerden birisi, Peter'ın Rusça bilmiyor olduğuydu.
Peter'ı bacağından kavrayarak yatağa devirdi ve elleriyle bacaklarını sabit tutmaya uğraştı. "Pete! Pete! Kendine gel!"
Başını, onun kafa darbesinden son anda kurtarıp onu iyice yatağa bastırdı Bucky. Göz ucuyla kapıya bakıyordu, eğer bağırırsa Tony uyanabilirdi ve sonra...
Peter kurtardığı bacağıyla onun karnına güçlüce vurdu.
Bucky'i gerilettikten sonraki vuruşu ilkinden daha güçlü olmuştu.
Tony yerinden cam kırılma sesiyle sıçradı. Steve de buna karşılık yataktan aynı sesle fırlamıştı.
"Jarvis?" Tony hırsız girdiği düşüncesiyle sisteme seslendiğinde karşılık alamadı. Odadan nasıl fırlayıp Peter'ın yanına koştuğuna emin değildi, Steve hemen arkasındaydı.
"Pete!" Tony oğlunun kapısını aniden açtığında, onun yorganının altında bıraktığı gibi uyuduğunu gördü. Kalbi birkaç saniye önceki panikle deli gibi atmayı sürdürürken kapıya dayandı esmer adam. "Jarvis, ne çalındı?"
Steve, Bucky'nin iyi olduğundan emin olmak adına karşı odanın kapısını açtı. Karanlık oda, rüzgarla dalgalanan perde hariç sorunsuz görünmüştü askerin gözüne. Bucky'nin asla cam açık uyumaması hariç sorunsuzdu elbet.
Steve odanın ışığını açıp boş yatağa ve paramparça olmuş pencereye bakınca paniklemekten alıkoyamadı kendini. Tony yaslandığı yerden, Steve'in baktığı pencereye dönmüştü.
Steve başını camdan aşağıya uzattığında, dört kat aşağıda, çimenlerin üzerinde kanlar içinde yatan arkadaşını görmeyi beklememişti. "Bucky... Bucky!"
×
"Jarvis'i tekrar aktif hale getirmem zaman aldı, ne olup bittiğine dair hiçbir fikrim yok" Tony telefonda Fury'le konuşurken Peter'ın yememekte ısrar ettiği kaseyi yemesi için tekrar önüne itmişti. "Belki de kabus görüyordu"
Peter rüya gibi hatırladığı şeylerin kabus olduğuna inanmaya muhtaçtı.
Ama içinden bir ses kabus görenin Bucky olmadığını söylüyordu. Aslında ses, pek de içte sayılmazdı...
"Çıkıyorum, bir şey olursa..."
Tony Peter yerinden kalkınca Fury'le konuşmasına kısa bir süre ara verdi. "Bucky'e bir şey olmayacak Pete, endişe etme. Derslerine bak, baban seni seviyor"
Peter başıyla onaylayıp evden çıkarken Tony'e bir şey dememişti. Tony onun hassas bir çocuk olduğunu biliyordu. İç çekerek telefona döndü. "Kameralara tekrardan güncelleme yükleyeceğim ama biraz vakit alacak, hallolana kadar hastanede olacağım."
"Çocuk nasıl Tony?" Fury telefonun diğer ucundan sorunca Tony masaya dayadığı koluna ağırlığını verdi. "Üzgün sanırım, böyle şeylerle baş edemiyor"
"Anlıyorum, öyleyse sonra arayacağım"
"Elbette" Tony telefonu kapatıp Peter'ın yemediği kaseye iç çekerek baktı.
×
Pete! Kendine gel!
"Peter?"
Peter kendine dokunan elle yerinde sıçrayarak geriye kaçmıştı. Wade boş sınıfta kendi hariç tek kişiydi. "Ders bitti, sen çıkmadın..."
"Üzgünüm Bay Wilson" Peter titreyen elleriyle kitaplarını toparlamaya çalışırken hepsini yere düşürüp daha da gerilmişti.
Ellerini kendisi kontrol etmiyor gibiydi. Yere eğileceği sırada Wade, ona güven veren bir gülümsemeyle engel olarak kitapları toplamış ve çantasına koymuştu. "Sorun ne bakalım?"
"Yok..." Titreyen sesi kendini hiç olmadığı kadar ele veriyordu.
"Hadi Pete, biz sır saklayabilen insanlarız"
"Bir tanıdığım hastaneye kaldırıldı, sanırım bu beni biraz..." Peter lafına devam etmedi.
Wade elini onun eline koyup destek olur gibi sıkmıştı. "Anlıyorum..."
Peter eline baktı, gayet normal olan eli, sadece bir göz kırpmasında kan ve kemikler dışında hiçbir şey gibi gözükmüştü gözüne. Panikle elini silkince bunun yok olacağını düşündü ancak yok olmuş gibi değildi.
"Bana ne oluyor?" Bu sefer sesi ağlamaklı çıkmıştı. Wade çocuğun korkuyla baktığı ellerinde hiçbir şey göremediğinde eli yutkunarak tabancasına ulaştı.
Peter yerinden kalkıp ellerini yumruk yaptığında Wade, saliselik bir hareketle kilidini açtığı silahı çocuğa doğrultmuş, Peter'ın dikkatini ellerinden kendine çekmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Time On Earth | Stony & Spideypool Au
FanfictionTony 15 yaşındayken babası tarafından tanıştırılan bu askeri sevmişti. Steve'in öldüğünü duyduğunda ona olan sevgisinin eksilmediğini fark ediyordu. Yıllar sonra onu tekrar karşısında gördüğündeyse sevgisinin hiç değişmediğini fark etti.