"Nat'in motoruyla mı geldin?" Peter babasını motora yaslanmış görünce sormadan edememişti. "İşlerin olur sanıyordum, neden geldin ki?"
Tony elini onun omzuna koyup sıktı ve diğer eliyle gözlüklerini çıkardı. "Arabamla geldim, Natasha şu geçen günkü olayın çözüldüğüne emin olmak istiyor..."
Natasha, Wade'le birbirlerinin boyunlarına dayadıkları bıçaklar sanki oyuncakmış gibi umursamaz görünüyordu. Wade de pek altta kalıyor sayılmazdı.
"Wilson."
"Bayan Romanoff..."
Konuşmaya ihtiyaçları yok sayılırdı. İkisi de karşısındakinin ne istediğini gayet iyi biliyordu.
"Bence bıçağım bir daha buraya gelmek zorunda kalırsam bu kadar sabit durmaz" Natasha yamuk bir gülümseme sunmuştu ona.
Wade masum bir gülümsemeyle omuz silkip saniyelik bir sürede ciddiyetle ona baktı. "Bu çocukların öğretmenini öldürmeyeceksin ya"
"Bana bak sıçan, burada size ihtiyacımız yok"
"Keşke diğer denekleri kaçırmasaydınız da bu bize mantıklı gelseydi, S.H.I.E.L.D güvenilir değil." Wade, boğazındaki bıçağın baskısı artınca gülümsemişti. "Bir şey yaptığım yok, sadece ortamın nabzını ölçüyorum"
Natasha boştaki kolunun dirseğiyle onu karnından ittirip birkaç adım geriye gitmesini sağladı, Wade elindeki bıçağı döndürüp beklenmedik bir hızla kemerine sokmuştu.
"Bir dahakine sineklerin olmadan da gelebilirsin, bence birebir daha güzel anlaşırız" Wade bakma gereği duymadan karşı binadaki Clint'e el sallayıp Natasha'ya gülümsedi.
"Bir daha seni görmem gerekirse, onun orada olduğunu bile görmeden gözlerini oyacağım."
"Sorun çözülmüş Stark" Natasha ceketini omzunda tutarak yanlarına gelip Peter'ın alnına alnını dayadı. "Bir daha sorun çıkacağını sanmıyorum"
"Hemen gidiyor musun?" Peter çantasını siyah arabaya attıktan sonra sormuştu. "Cranium oynayacağız"
"Beni hassas noktamdan vuruyorsun ama gitsem çok iyi olur"
×
"Kesinlikle gitmeliydim." Natasha, Bucky'le beraber karşılarındaki ikiliyi izlerken söylemişti. Bucky cips kasesine soktuğu elini kapanan iştahıyla beraber geri çekerken, göz ucuyla koltukta uyuyakalmış çocuğa baktı.
"Striptiz" Natasha, bu sahneyi daha fazla görmeye tahammül edemeyerek cevabı söylediğinde Tony gözlerini devirmişti. Steve cevap vermesi gereken bir oyun olduğunu unutmuş durumdaydı. "Sen rakip takımdansın"
"Evet, ondan. Mızıkçılık yapma bir numaralı örümcek" Steve'in kucağından çekilip kartı ortaya bırakırken yamukça gülümsemekten alıkoyanmıyordu kendini. Yeni kelimesiyle beraber dişlerini göstererek gülümsedi ve kartları kenara koyup Steve'in tam karşısında durdu. Eliyle iki kelime olduğunu işaret ettikten sonra sol elinin baş ve işaret parmaklarını birleştirip sağ elinin işaret parmağını, yaptığı yuvarlağa sokmuştu.
Bucky birasından oldukça büyük bir yudum aldı. Elindekinin saf etil alkol olması için çok şeyden vazgeçebilirdi.
"S-sevişmek? Hayır bu tek kelime... Şey yapmak?" Steve ellerini iki yana açarak Tony'e baktığında Tony göz ucuyla Peter'a bakmıştı.
"Hamile kalmak. Çocuk yapmak. Oyun biter" Natasha ayağıyla oyunun kutusunu itekleyip elini yüzüne kapattı. "Bunu anlatmanın binbir farklı yolu var ve sen gerçekten çok ahlaksızsın"
"Şey yapmak mı?" Bucky yüzünü buruşturarak Steve'e baktı. "Gören de çok masumsun sanacak, şey yapmak? Cidden"
Tony dudağının kenarını kaşıyıp olduğu yere uzanmıştı. "Bence biz kazandık"
"Yakınından bile geçemediniz" Natasha oyun kardını ıskalamadan Tony'nin yanağına çarptırmıştı.
"Steve hala doksanların ahlakını yaşıyor, cevapları açık seçik vermesini mi bekliyordun cidden?"
Tony'nin lafı üzerine hepsinin bakışları esmer adama dönmüştü. Steve gözlerini kısıp başını yana eğerek ona baktı.
"Dün gece... Hani güzel şeyler..." Bucky şimdi cips kasesini alacak kadar keyiflenmişti. "Sadece saksoydu, değil mi?"
Natasha Bucky'nin birasını yudumlarken Bucky başını iki yana salladı. "Asla değişmiyorsunuz Bay Rogers"
"Eğer size lazımsa oyuna devam edebiliriz, hani biraz kıvılcıma ihtiyaç duyuyorsanız" Natasha son ana kadar ciddiyetini korumaya çalışmıştı ama cümlesini bile bitiremeden Bucky'le birbirlerine bakıp gülmeye başlamışlardı.
Steve başını eline dayayıp şakaklarını ovdu.
"Pete uyanacak, kes gülmeyi" Tony elinin altındaki zarı Bucky'e atarak homurdandı. Natasha'ya atarsa devamı çok iyi sonlanmayacaktı.
"Çocuk bile bir haltlar yediniz sandı" Bucky ne zaman gülmeyi kesmeyi denese yeni bir kahkaha dalgasıyla kasılıyordu. Natasha ona karşın daha sakin ama içten içe gülerek yudumluyordu içkisini.
"Kes artık, hadi" Steve yerinden kalkıp ikisini itekleyerek Peter'a uzandı ve düşürmeyeceğine emin olarak kucağına aldı. Merdivenlere yürüyecekken göz ucuyla kendisine bakan Tony'e bakmıştı. "Hoş değildi"
"Birkaç bardak viskiyle çözemeyeceğimiz konu değil yüzbaşı"
"Belki de sen ayıldıktan sonra çözmeliyiz"
Tony konuşmanın gittiği ciddi yön yüzünden gerilse de çok umursuyor gibi gözükmek istemedi. Bucky'nin önündeki kaseye uzanıp avucunu cipsle doldurmuştu.
Steve, Peter'ı yatağına yatırıp yorganı üstüne iyice örttü. Peter kendine daha rahat bir pozisyon arıyorcasına yerinde kıpırdanmıştı.
"İyi geceler Pete"
"Steve... Hasta mı oluyorum, başım ağrıyor" Peter gözlerini kısık kısık açarak ona bakmaya çalıştı. Steve yatağın yanına eğilip onun ateşini yokladıktan sonra başını iki yana sallamıştı. "Gürültüdendir belki de, sabaha geçer"
Peter başını sallayıp yorganına sarıldı. "İyi geceler Steve"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Time On Earth | Stony & Spideypool Au
FanfictionTony 15 yaşındayken babası tarafından tanıştırılan bu askeri sevmişti. Steve'in öldüğünü duyduğunda ona olan sevgisinin eksilmediğini fark ediyordu. Yıllar sonra onu tekrar karşısında gördüğündeyse sevgisinin hiç değişmediğini fark etti.