Finale az kaldı, inanın bana çok güzel bir son hayal ettim umarım varacağız oralara...
"2034'teki Tony Stephen'a planını anlattı." Diye tekrar etti Steve onun anlattıklarını anlamak adına. "Ve benden seninle geçmişe gelmemi istiyorsun"
"Tam olarak 1975'e. Howard'ın şu çipleri tasarladığı döneme" Tony H.Y.D.R.A'nın zihin kontrol projesinde kullandığı çipleri kast ediyordu. "Babamı onları yok etmeye ikna etmek zorundayız, çipleri kapatabilecek ya da çıkarabilecek bir mekanizma yok. Birkaç yıl sonra bunlar yüzünden binlerce insan ölecek"
"Çipleri takanları öldüremiyorsun" Stephen onun kafasındaki soruya tam ayak basmıştı. "Çip beyin dalgalarının ölmesine izin vermiyor. Yürüyen ölüler gibi..."
"Peki ne yapacağız?" Steve hala birçok soru işaretiyle doluydu.
"Sahte kimliğin hazır" Tony gelecekten gelmiş zarfın içinden kartı çıkarıp ona uzattı. "Brooklyn'e gideceğiz"
"Askeri üsse mi?"
"Sana serum verdikleri üsse. Henüz talan edilmemiş olacak. Gideceğiz, babamı bulacağız ve engel olacağız. Çok basit, tereyağından kıl çeker gibi"
"Bir soru..." Steve kollarını birleştirdi. "On beş yaşındasın, göze batacak"
"Ah yüzbaşı" Tony cihazı onun koluna takarken çapkınca gülümsedi. "Beni bir de askeri üniformanın içinde gör..."
×
1975, Steve'in hatırladığından çok farklı sayılmazdı, buna karşın Tony'i fazlasıyla ürkütmüş olmalıydı. Steve nihayet ödeştiklerini düşünüyordu.
"Neden Howard'ı yanımıza almadık?" Steve onu almanın çok daha mantıklı olacağını düşünüyordu, böylece hemen işlerini hallederlerdi.
"Üstünden kaç yıl geçti kim bilir Steve, bize yerlerini net olarak bilen bir Howard Stark lazım. O da şu an bu yılda"
Elbette mantıklıydı.
"Yorgun görünüyorsun..." Steve, Tony'e bakarak mırıldanmıştı. Stephen gözlerini devirdi, orada olduğunu bile hatırlamıyorlardı.
"Zor bir gün geçiriyorum." Tony kollarını birleştirdi. "Ama iyi olacağım, çünkü biliyorum ki geç de olsa seni yeniden görebileceğim..."
Steve ona sarılmak ve öpmek istese de içinde bulundukları yıl, buna elverişli sayılmazdı, bunu dönüşüne saklamaya karar verdi. "Evim buralarda olmalı... Bu akşamlık ara verelim. Hepimiz biraz dinlensek güzel olacak"
Steve ikisinin de buna itiraz etmediğine karar kılınca, iki adamın gülüşerek çıktığı sokağa döndü. Uzun zaman sonra, ilk defa ait olduğu yerde gibi hissediyordu, hatta bir an, sadece bir an, burada kalmayı bile dilemiş olabilirdi.
Tony, onun yangın merdivenindeki saksının dibinden anahtarı çıkardığını görünce sırıttı. "Tam senden beklenen bir hareket, yüzbaşı"
"Yaşlılara saygılı ol Stark" Stephen mırıldandıktan sonra eve giren ilk kişi olmuştu. Koluna astığı çantayı ortalık yere atıp içeriye yürüdü.
Büyük Golden cins köpek, üstüne atladığında, az önceki havalı girişinin yerini panik dolu birkaç küçük çığlık almıştı.
"Köpeğin!" Tony içeriye koşup köpeği kucağına çektiğinde Steve, köpeğini deliler gibi özlediğini fark etti. Acaba öldüğünde köpeği ne olmuştu...
"İstediğiniz yere uzanın, minik bir daire..." Steve kapıyı kapatıp yere eğildiğinde köpek koşarak kendine gelmiş ve sırt üstü yatıp bacalarını havaya kaldırmıştı. Steve bütün gün onu okşayabilirdi.
"Ben mutfakta olacağım, siz ikiniz ne halt ediyorsanız edin" Stephen yüzündeki salyaları koluyla silip salondan çıktığında, Tony hevesle Steve'in yanına çökmüştü.
"Seni bu yaşında, yeniden görecek olsam, söyleyemek istediğim bir ton şey vardı... Hepsini unuttum" Steve gülerek ona baktığında Tony de tebessüm etmişti.
"Belki hiçbir şeye üzülme diyerek başlayabilirim..." Köpeğin boynunu kaşırken devam etti. "Harika bir hayatın olacak... Peter'ı gördüğün an, onu asla bırakma... Bucky'den asla ümit kesme, iyileşecek..."
"Geleceği ne kadar sabırsız beklediğimi bilemezsin yüzbaşı..." Tony köpeğin patisini yakaladı. "Uçağın düşme haberini aldığım an, her şeyin bittiğine emindim... Yine çok zor yıllar olacak ama bir hata yapmadığımız sürece, seni bulacağım. Pes etmeyeceğim"
Steve onun sırtını ovup gülümsedi.
"Aslında bu cihazı ilk aldığımda, seni kurtarmayı ve bütün bu saçmalıkları gelecekten silmeyi düşündüm, sen ölmesen bunlar da olmazdı. Ama aramızdaki yaş farkının azalması gerek yoksa tam bir sübyancı olursun..."
"Bu gerçeği yüzüme vurduğun için sağol Tony" Steve homurdandı ama şikayet dolu değildi. Beraber geçirebilecekleri birkaç saatleri vardı, en azından şimdilik... "Belki bütün bunlar bitince... Sadece nasıl büyüdüğünü görmek için seni birkaç zaman diliminde izlerim... Senin için önemli olanlarda. Mezuniyetine gelebilirim ya da doğum gününe..."
"Bu harika olur Steve!" Tony gözleri ışıldayarak ona baktı. "Şimdi o kadar heyecanlı hissediyorum ki midem bulanıyor. Hey, belki bu işi hallettikten sonra, daha gitmemişken Boston Red Sox'un beyzbol maçını izleriz! Beyzbola bayılırım"
Steve başını gülerek salladı. Bunu ileride koz olarak kullanmayı çok istiyordu. "Elbette, elbette gidelim"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Time On Earth | Stony & Spideypool Au
FanfictionTony 15 yaşındayken babası tarafından tanıştırılan bu askeri sevmişti. Steve'in öldüğünü duyduğunda ona olan sevgisinin eksilmediğini fark ediyordu. Yıllar sonra onu tekrar karşısında gördüğündeyse sevgisinin hiç değişmediğini fark etti.