13

4.1K 360 219
                                    

Tony çaldığı kapıdan bir ses gelmeyince kapıyı aralayıp başını uzattı. "Pete? Geldiğini söylemedin"

"Yorgundum" kısaca cevapladı Peter. Yüzü cama dönüktü, gözlerini hızlıca silip yorganını biraz daha üstüne çekti.

"Haberleri gördüm" Tony yatağa oturup onun omzunu okşadı. "Kalk da bir şeyin olmadığına emin olayım" Tony yorganı açmaya çalışınca Peter daha sıkıca tuttu.

"Bir şeyim yok"

"İnandır beni" Tony ağırlığını ona vermeden üstüne uzanıp, Peter'ın yüzüne eğildi.

"Uyuyabilir miyim?" Peter ondan sıyrılıp daha da yorgana dolanmıştı.

"Babanı endişelendiriyorsun Pete" Tony doğrulup ona baktı. Bir şeylerin ters olduğunu hissediyordu. Bir yerini mi incitmişti yoksa birisi bir şey mi yapmıştı?

"Üvey babamı..."

Tony duraksayıp onun söylediği şeyi hazmetmeye çalıştı. Bu ikisinin farkında olduğu bir şeydi ama Peter daha önce hiç böyle bir şey söylememişti.

"Ah... Bu yeniydi" Tony kaşlarını kaldırıp dudağını dişledi, bu belki de gerçekten onu yalnız bırakması gereken noktaydı.

Peter yutkunup kapanan kapının arkasından başını kaldırdı ve kapıya baktı.

Steve aşağı inen Tony'e bakıp koltuğa gelmesi için kenara kaymıştı. Tony onun yanına oturup parmaklarını çenesine koydu.

"Peggy ve Nat gitti mi?"

"Evet, Bucky Peggy'i durağa bırakıp dönecek" Steve kolunu koltuğun sırtına koyup vücudunu ona çevirdi. "Beraber bir çözüm bulacağız Tony"

Tony başıyla onaylayıp onun koltuktaki koluna dayanınca Steve onun omzuna ritimle hafifçe vurmaya başladı.

"Zor günleriniz var değil mi?" Steve iç çekti.

"Tahmin bile edemezsin" Tony atlattıkları onca şeyi düşününce gözlerini yorgunca kapattı. "Peter benim için bu dünyadaki en değerli şey Steve, inansa da inanmasa da"

Steve sırıtınca Tony ekledi. "Sen de öylesin, ama o benim oğlum"

"Biliyorum, çocuklar zor olabiliyor, hele ki bir Stark'sa" Steve yerinden kalkınca Tony gözlerini araladı.

"Nereye?"

Steve omuz silkip merdivenlere ilerledi.

Peter istese de istemese de konuşmaları ve Steve'in geldiğini duyabiliyordu. Başını yastıkta yeniden yerleştirip gelmesini bekledi. Steve kendinden beklenecek şekilde kapıyı çalmıştı.

Peter ses çıkarmadığı için onun geleceğini düşünmüştü ama Steve kapıyı tekrar çalınca, yerinden doğrulup gelmesini söyledi.

"Merhaba Peter" Steve kapıyı arkasından kapatıp onun yanına ilerledi. Peter sırtını yatağın başlığına dayamıştı. "Zor gündü, değil mi?"

"Sayılmaz" Peter kollarını birleştirdiğinde Steve onun yanına oturmuş ve sormadan kolunu ona dayayıp minik bedenini kendine çekmişti. "Bizi çok endişelendirdin"

"Endişelenecek ne vardı ki, seni bile yere serebilirim" Peter'ın lafı üzerine Steve gülüp onun saçlarını kurcaladı.

"En çok da eline düşen adamlar için endişelendim" Bunun üzerine Peter gülmüştü. "Biliyorsun şu ağ şeyi, çılgınca"

"Değil mi!" Peter gülerken mırıldanmıştı.

"Neyse ki babandan yaramaz çocuklara tecrübeliyim..." Steve onun saçını okşamaya başladı. "Baban da seninle tecrübeli, bizi korkutan şey başına bir şey gelmesi. Örümcekler kurşun geçirmez değil, değil mi? Ya da bıçak? Ya da kırılmaz kemiklerin yok?"

Time On Earth | Stony & Spideypool AuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin