Umarım keyfinizi düzelten bir bölüm yazmışımdır.
Peter'ın böyle zamanlarında en sevdiği şey Tony'le uyumadan önce yaptığı konuşmalar oluyordu ama Tony bu saate kadar gelmemiş ve Peter da bu saate kadar tavanı izlemişti.
Pes edip yorganını itekleyerek üstünden attığında Tony kapıyı aralayıp başını uzattı. "Geç kaldım, değil mi?"
Peter sessiz kalınca Tony iç çekip içeri girdi ve kapıyı arkasından kapattıktan sonra onun yanına sıvıştı. "Şirketten gelen yazıları onaylamam gerekti..."
"Ve dedem canını sıktı"
"Ve Howard canımı sıktı, evet" onu onaylayarak devam etti Tony. "ama böyle şeyleri kafana takma"
"Tabi ki takmıyorum, söylediği şeyler doğru değildi" Tony sorar gibi ona bakınca Peter gülümseyerek konuştu. "Sen kahramansın"
"Böyle düşünmesine ihtiyacım olan tek kişi sensin, yani kulağa hoş geliyor ufaklık" Tony onun üstünü örttü. "Okul nasıldı?"
"Bay Wilson olayı çözdüğünü söyledi ama biliyor musun, sanırım onunla ilgili bir şeyler var... Geçen gün onu görecektin, Natasha gibiydi..." Peter yorgana sokuldu.
Tony şüpheyle ona bakmıştı. "Adı ne demiştin?"
"Wade"
Tony başını sallayıp içten içe düşünürken Peter ona sarıldı. "Steve'le konuştum, dedemin söylediği şeylerin doğru olmadığını anlattım"
"Buna gerek yok Pete, sorarsa ben de anlatabilirim"
"Dedem kötü bir insan değil, biliyorsun değil mi? Sadece senin gibi bir babası yoktu... En azından o öyle diyor"
"Howard seninle konuşuyor mu?" Tony gözlerini devirip başını iki yana salladı.
"Evet, sen Washington'a gittiğinde gelmişti. Seni sevdiğini biliyorum, örümcek hisleri" Peter bunu sır verir gibi fısıldayarak söyleyince Tony gülmüştü.
"Eh, birilerinin onu da sevmesi gerek"
"Sen sevmiyor musun?" Peter başını kaldırıp ona bakınca Tony de ona bakma ihtiyacı duymuştu. "Hm?"
"Sanmıyorum" dalgınlıkla mırıldandı. Ne zaman geçirdikleri günleri hatırlamaya çalışsa hep Howard'ın ona bağırdığı ya da azarladığı anları hatırlıyordu.
"Galiba haklısın, birilerinin onu da sevmesi gerek..." Peter Tony'nin göğsüne başını koydu. "Ben senin yerine de sevmeye çalışacağım"
"İyi bir çocuk oldun Pete..." Tony söylediğinde ciddiydi, onunla gurur duyuyordu.
"Hep babama çektiğimi söylerler"
×
"Uyudu ha?"
Tony odadan çıkığı an karşısına dikilen sarışınla irkildi. "Bunu alışkanlık haline getiriyorsun"
"Biraz... Belki..." Steve gülüp onu öpmek için eğildiğinde Tony boğazını temizledi ve Steve böylece geri adım atmak zorunda kaldı. "Sorun ne?"
"Senin arkadaşın, Howard yani" Tony düşünceli bir şekilde kaşlarını çattı. "Aramızda bu tarz bir şey olduğu kulağına gitmesin"
"Bazen fazla düşünmekten beynin hata veriyor" Steve onun bileklerini tutup geri geri adımlayarak onu odasına çekiştirdi. "Belli bir saatten sonra düşünmeye ara verelim"
"Benim odam" Tony o kadar dudaklarının arasında söylemişti ki Steve anlamayarak kaşlarını çattı. "Benim odama gidelim"
"İstiyorsan biraz daha istekli söylemen gerek" Steve gülünce Tony gözlerini devirdi.
"Ne tür bir fetiş..." Steve gözlerini büyütünce Tony konuşmayı kesip sırıttı. Gülüşünün arasında mırıldanmıştı "Benim odama gir, lanet olsun"
Steve elini onun kolundan çekip Tony'nin kapısını açtı ve karanlık odada ışığı yakabileceği bir yer aradı. Tony kapıyı kapattığında içerisi tamamen karanlığa bürünmüştü.
Steve gözlerini kısarak Tony'e bakınırken Tony kolları bitişik halde kapının yanında duruyordu. Steve duvarda ellerini gezdirerek bir düğmeye ya da Tony'e denk gelmeyi umdu. "Biraz yardım fena olmazdı"
"Dizinin durduğu yer kesinlikle ışığı açmıyor yüzbaşı" Tony'nin lafı üzerine Steve dizini çekmeyerek onu duvarla kendi arasında tuttu.
"Bir şeyleri açtığı kesin ama"
Tony başını sallarken Steve onun sol tarafındaki panele elini sürterek ışığı açtı ve vakit kaybetmeden dudağına eğildi. Tony tek eliyle onun kolunu tutma ihtiyacı duymuştu çünkü şu an ne yapacağına dair pek fikir sahibi sayılmazdı.
Steve geri çekilip tişörtünü başından zorlanmadan çıkardıktan sonra Tony'i kendine doğru çekmiş ve öpüşünün devamını yatağa oturarak sürdürmüştü.
"Bilimin açıklayamadığı bir şey de ne biliyor musun?"
Steve Tony'nin lafı üzerine gülerek çekildi. İşaret parmağıyla dudağının kenarını kaşımıştı. "Sevişirken bile düşünmeye devam etmen gururumu okşadı..." Tony'nin sorusuna hala cevap bekleyen bakışları üzerine Steve iç çekti. "Ne, Tony?"
Tony sweatshirtünü çıkarıp gözleriyle onun karnını işaret etti. "onca senedir uyumana rağmen hala yerinde olan kasların, silikon olduğunu itiraf et ki düşünmeyi keseyim"
Steve başını nasıl bir belaya bulaştığını fark ederek iki yana salladı ve Tony'nin üzerine giderek onun uzanmasına neden oldu. Dudakları onun alt dudağını öpmek yerine dişlemeye başlamıştı.
×
Peter sonraki sabah, kesinlikle odayı basmaması gerektiğini biliyordu.
Bucky'le karşılıklı bakışıp kasedeki mısır gevreklerini kaşığıyla yakaladı ve ağzına tıktı. Bucky ise kasedeki sütü kafasına dikiyordu.
"Şanslısın, ben annemle babama ilk kez on iki yaşında şahit olmuştum... Tövbeler olsun"
Bucky'nin lafı üzerine Peter başını yana eğdi. "Belki sürekli hatırlatma gereği duymazsan unuturum?"
"Elbette... Elbette. Umarım ben de unuturum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Time On Earth | Stony & Spideypool Au
FanfictionTony 15 yaşındayken babası tarafından tanıştırılan bu askeri sevmişti. Steve'in öldüğünü duyduğunda ona olan sevgisinin eksilmediğini fark ediyordu. Yıllar sonra onu tekrar karşısında gördüğündeyse sevgisinin hiç değişmediğini fark etti.