Film duygusal olarak sizi tüketecek bir film çünkü spoiler yedim. Bir saat sonra filme gireceğim saat 22.00'da morg yolunda olurum diye planlıyorum çünkü yediğim spoiler çok acı vericiydi.
Steve gözünü öylesine araladığında dijital saat ikiyi gösteriyordu. Kendisine daha rahat bir pozisyon bulmak için Tony'nin yattığı tarafa döndüğünde, onun iki saat önceki şekilde yatakta uzanıp telefonundan bir şeyler okuduğunu gördü. Rüya gördüğünü düşünmek isterdi.
"Bu gece de seni öptüğüm için mi uyku tutmuyor?" Steve telefonunu onun elinden çekip kendi yanındaki çekmeceye attığında Tony karanlık olduğu için gözlerini kıstı.
"Evet yüzbaşı, tek derdim sizin öpücüğünüz bu gece"
"Öpücük diyerek küçümseme onu, o bir öpüşmeydi."
Tony bunun üzerine kendini tutamayıp gülmeye başlayınca yatak titremişti. "Uykulu halin buysa sarhoş halini görmek istemiyorum" Yorganın altına sıvışırken mırıldandı. Steve onu memnuniyetle kollarına sarıp buz gibi olmuş kollarını ısıtma görevini üstlenmişti.
Tony başını onun göğsüne gömüp iyice sokulduğunda burada bugünlük uyuyabileceğini düşünüyordu. Kim bilir, belki de en iyi şartlardaki iki saat uykusunu böylece üç saate çıkarabilirdi?
×
Peter ve Bucky her zamanki vahşilikleriyle mutfağa ulaştıklarında göremedikleri kahvaltı masası, mısır gevreği kutusunu kutsal kılmıştı.
Bucky kutuya çevik bir hareketle uzandığı anda Peter saniyelik bir öncelikle kutuya ağ atıp kucağına çekmişti. "Benim"
Bucky önünden toz gibi uçup giden kutuya gözlerini devirerek baktı. "Hile."
"Yetenek."
"Steve neden kahvaltı hazırlamadı ki?" Bucky tezgaha dayandığında Peter dolabı açmıştı.
"Süt yok mu?"
"Steve'e sor" Bucky zaten gevreğini kaybettiği için huysuz hissediyordu.
Peter koluna sardığı karton kutuyu sıkı sıkı tutarak merdivenlere ilerledi. Bucky'nin de peşinden gitmesi birkaç saniye almıştı, böylece arkadaşına kahvaltı için yalvarabilirdi.
Peter gözlerini ovuşturarak kapının kolunu dirseğiyle indirdi. "Steve süt var m-"
Tony ve Steve aynı anda gözlerini araladığında ikisini süzen Bucky ellerini Peter'ın gözlerine kapatıp onu geriye çekti. "Prenses, odalara böyle dalmamalısın"
"Hasta herif giyiniğiz!" Tony onun arkasından bağırdıktan sonra başını yastığa geri gömmüştü. Steve'in gülümsemesini boynunda hissedebiliyordu. "Komik mi?"
"Evet?" Steve omuz silkip doğruldu ve kollarını gerdi. "Ne yersin?"
"Kahve"
"Ne yersin?" Onu hiç duymamış gibi yineledi Steve. Tony, bunun böyle sürme ihtimalini düşününce iç çekip kısaca 'tost' dedi ve sıcak yorgana dolandı.
Steve onun saçlarını iyice dağıtıp 'küçük adam' diye mırıldanınca Tony huysuzca saçlarını düzeltmeye çalıştı. Uzun zamandır ilk kez saat yediye kadar uyumuştu ve vücudu sanki uyku diye bir şeyin varlığından yeni haberdar olmuş gibi daha fazlasını talep ediyordu.
"Giyinip aşağıya gel Tony, buna..." Parmağıyla yatağı göstermişti ama aslında uykuyu kastediyordu. "... akşam devam edersin"
Steve'in odadan çıktığını duyunca doğrulup başını kaşıdı. Üstündeki sweatshirtün ucu yukarıya kaydığı için belini gösteriyordu, ayağa kalkıp esneyerek onu aşağıya çekiştirdi ve Steve'in peşinden odadan ayrıldı.
×
Peter okulun koridorunda dolaşan üniformalı insanları her görüşünde istemsizce yutkunuyordu. Birisinin kendini kenara çekip sorgulaması an meselesiydi ve Peter bu konuda ne yapacağına emin değildi. Kamera kayıtlarında gün gibi ortada olduğunu biliyordu.
Beklediği gibi bir kol kendini kenara çekince, sendeleyip çekildiği tarafa doğru adımladı. Beklediği hareket buydu ancak beklediği kişiden sayılmazdı.
"Polislere tek kelime etme" Wade ne bir günaydın ne de merhaba diyecek ruh halinde duruyordu. Peter onun omzundaki morluğu açık kalmış düğmesinden fark edebildi. "Kameralarda bir şey görmediler, yani diğer herkes gibi evine gittiğini söyle onlara"
"Bu yalan olur" Peter yutkundu. "O adamları yakalamaları gerek"
"Kimse ölen adamları yakalayamaz Peter." Wade birleştirdiği kollarını parmaklarıyla sıktı ve söylediği şeyleri daha dikkatli seçmesi gerektiğini düşündü. "Bahsettiğim şey bu değildi yanlış oldu."
"Ben birini öldürmedim, değil mi?" Peter yutkunarak başını ona kaldırdığında Wade panikle başını iki yana salladı. "Hayır hayır, sen kimseyi öldürmedin"
"Siz mi yaptınız?"
"Beni neden kenara sıkıştırıyorsun?" Wade aynı takımda olduklarını düşünmüştü.
"Ajan mısınız?" Peter başını yana eğerek sormuştu.
"Hayır ajan değilim" Wade başını sıkıntıyla geriye atarak cevapladı. "Ben seni minik ağlarınla sorgulasam hoşuna gider miydi? Bu yaptığımız hoşuma gitmiyor"
"Ama havalıydı, değil mi?" Peter ona heyecanla sorduğunda Wade içinde olduğu ciddi duruma rağmen güldü.
"Evet öyleydi. Ne demeliyim sana bu durumda? Zıplayan Tarantula mı?"
Peter iğrenerek yüzünü buruşturdu. "Iyk"
Wade gözlerini kısaca polislerde gezdirdiğinde Peter da istemeden oraya bakmıştı. "Peki sizi suçlayacaklar mı?"
"Hayır Peter ama biraz daha burada böyle fısıldarsak olabilir" Wade elindeki kağıtları koluyla daha düzenli bir şekilde sıkıştırdı. "Gidiyorum"
Wade merdivenlere yürüdüğünde Peter bir anlık duraksayıp peşine gitmiş ve Wade'in düşürmek üzere olduğu dosyayı yakalamıştı.
"Örümcek adam nasıl?"
Wade dosyayı ondan alırken sırıttı. "Tarantula daha havalı olmaz mıydı?"
Peter dudaklarını birbirine bastırıp başını iki yana salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Time On Earth | Stony & Spideypool Au
FanfictionTony 15 yaşındayken babası tarafından tanıştırılan bu askeri sevmişti. Steve'in öldüğünü duyduğunda ona olan sevgisinin eksilmediğini fark ediyordu. Yıllar sonra onu tekrar karşısında gördüğündeyse sevgisinin hiç değişmediğini fark etti.