16. BÖLÜM: ADALETİN BU MU DÜNYA?

72 14 0
                                    

(Bölüm için şarkı önerisi: Zeynep Bakşi Karatağ - Adaletin Bu Mu Dünya)

Hiçbir şey söyleyemiyordum. Öylece oturup bir Meryem'e bakıyor bir kafamı eğiyor, meseleyi anlamlandırmaya çalışıyordum. Meryem hüngür hüngür ağlıyordu. Başını elleri arasına almıştı. Hiçbir şey demedim. Bir an sol tarafımda ilginç bir şey hissettim. Burukluk mu kırgınlık mı bilmiyorum. Birine duyulan büyük bir özlem. Sahi neden beni bırakmıştın ki Yasemin? İhtiyacım olmasa da, sana çok ihtiyacım var. Meryem beni vurmuştu. Buna ihanet demek canımı acıtıyordu. Bir yanım yeniden Yasemini aramaya başlamıştı bile. Bulabilir miydim bu karmaşada bilmiyorum. Ama bir tarafta da sevgimi hâlâ paylaştığım Meryem duruyordu. Sahi ne ara bu kadar alçak oldum da Meryemi bırakıp Yasemini düşünmeye başladım? Alçaklık değil kırgınlık. Her taraftan kırgınlık. Herkesten. Dayanamadım. "Meryem ağlama artık. Güzelce anlat canımın en içi sabırla dinliyorum. Hiçbir şey demeyeceğim, kızmayacağım sana. Hem biliyorsun kızamam. Nasıl kıyarım sana?" Hafifçe doğrulup ona uzanmaya çalıştım. Yetişemedim ama "Gel" dedim ve bana yaklaştırdı kafasını. Elimle okşadım saçlarını. Yanıma gelmesi için ısrar ettim ama hâlâ ağlıyor ve kafasını sallıyordu. O ağladıkça kendimi daha kötü hissetmeye başladım. Biraz kendine gelip sakinleşti ve sonunda sandalyesini yanıma çekti. Başını omzuma yasladı. Ellerini tuttum sıkıca "Korkma. Hiçbir şeyden hiç kimseden korkma. Daima seni koruyacağım. Beraber olmasak da, olamasak da daima aklımda olacaksın. Seni her zaman her yerde korurum ben. Her şeyden korurum." Elimi daha sıkı tuttu bana bakarak "Teşekkür ederim. Bunu nasıl söylerim bilmiyorum ama yüzümü güldürmeyi beceriyorsun." Sadece tebessüm ettim ve bir süre kimseden ses çıkmadı. Tam artık meseleyi anlatması için konuşacaktım ki aniden kapı hızla açıldı. İçeri hızla birkaç kişi girdi. Hatta öyle ki 3 saniye kadar bir sürede odada 3 kişi vardı. Ahmet, Hasan ve Serhat gelmişti. Benle Meryemi o hâlde görünce "Pardon. Böyle olmasını istemezdik ama durumunu öğrenince biraz endişelendik. Kusura bakmayın." dedi Serhat. Küçük ve sahte bir tebessümle "Sonra gelsek iyi olur" dedi. Ben de hemen cevap olarak "Hayır, mahsuru yok dostlarım. İyi ki geldiniz, çok mutlu oldum." Elimle sandalyeleri işaret ederek "Buyrun oturun" dedim. Bu sırada Meryem başını kaldırmış, elini elimden çekmişti ve utanır gibi başı yerdeydi. Ona tebessüm ederek baktım. O ise buruk bir gülümseme ile  karşılık verdi. Arkadaşlarımla havadan sudan konuştuk. Biraz da olsa gülebilmiştim yeniden. Sonra arkadaşlar kalktılar ve gittiler. Yine Meryem ile baş başa kalmıştık. Ama bu kez hiç ses çıkarmadım. Zaten bu yalnızlık çok da uzun sürmedi yine. Kapı öncekine kıyasen daha yavaş bir şekilde açıldı. Daldığım için biraz geç fark ettim. Meryemin başı omzumdaydı. Göz ucuyla baktım uyuyakalmıştı. Sonra hafifçe başımı kaldırıp gelene baktım. Karşımda görebileceğim en garip kişi duruyordu. Hiç ama hiç beklemediğim birisi. Bir Meryem'e baktım bir ona baktım. O da aynı şekilde bir Meryem'e baktı bir de bana. Kendimi ilginç hissediyordum. Bir an çok güçlü bir şekilde elimi Meryem'den çekesim geldi ama yapmadım. Aksine daha sıkı sarıldım. Karşımdaki ise öylece duruyordu hâlâ. Hiçbir şey demiyor yalnızca bize bakıyordu. Ben de hiçbir şey demedim sadece gözlerimi yere indirmekle yetindim. Göz ucuyla Meryem'e baktıktan sonra yeniden ona baktım. İkimiz de konuşmuyor yalnızca göz göze geliyorduk. Bir an bir şey söyleyecek gibi oldu, ya da ben öyle hissettim, sonra hiçbir şey demedi. Hafif adımlarla tam solumda benden 3 adım kadar uzakta olan sandalyeye oturdu. Kafamı hiç çevirmedim. Sadece omzumda uyuyan Meryemin nefes alışverişinin huzurlu sesini duyuyor bu anın keyfini çıkarmaya çalışıyordum. Sanki o hiç burada değilmiş gibi. Son bir ses duydum sonra. Üzüntü dolu bir sesti. "Geçmiş olsun."

Çıkmaz Yol |Tamamlandı|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin