Işık süzmeleri. Her taraftalar. Sesler karışıyor, renkler birbirine geçiyor. Silah sesi, adım sesleri, kapşon, Meryem, Yasemin... Garip bir koku var. Tam çözemiyorum ama çok ağır. Buz gibi. Öldüm mü? Ölümün soğukluğu mu bu? Hiçbir ses yok, görüntüler hâlâ karışık ve bulanık. Sesler hâlâ belirsiz ve anlamsız. Tek net duyabildiğim şey silahın patlama sesi. Beynimde çalkalanıyor. Nefesim daralıyor. Gözlerimi açamıyorum çok ağır bir şey var gözlerimde. Kulağım bir şeyler işitiyor gibi hafiften. Ve işte yine geldi. Silah sesi geri geldi kapşon ve Meryem. Hepsi iç içe. Ve aniden nefesler içinde gözlerimi açıyorum. Nefes alamıyorum ilkin. Uzanıyorum hâlâ ama neredeyim bilmiyorum. Vurulduğum yerde miyim hâlâ? Gözlerim yavaş yavaş eskiye dönüyor. Çok yoğun bir ışık vuruyor gözüme. Başımda biri duruyor bana bakıyor direkt. Biraz daha kendime geldiğimde bunun Meryem olduğunu anlıyorum. Sağ tarafımda çok yoğun bir acı var. Meryem elini yüzüme koymuş okşuyor yüzümü. Elinden kokusunu çekiyorum. Ama bir terslik var. Meryem burada benimle ilgileniyorsa beni vuran Meryem değil miydi? Meryem değilse kimdi? "Neden?" dedim yorgun argın. Elini üzerimden çekti gözlerini indirdi. Sonra tekrar bana bakarak "Keşke bilsem." dedi. "Sana bunu kim, neden yapsın? Kimseye zararın olmadı bugüne dek." Bu sözler beni bu halimle daha ayrıntılı düşünmeye itiyordu. Meryem yapmış olamazdı. Başka birisi, Meryem ile o gece buluşacağımızı bilen birisi, bir çeşit oyun oynamış olmalıydı. "Beni sen mi buldun?" diye sorduğumda kafasını iki yana sallayarak "Hayır. Ben oraya geldiğimde yerde kan vardı. Hemen hastaneye koştum. Burada sordum seni. Yeni getirdiklerini söylediler. 3 saat boyunca burada bekledim seni. Çok şükür ameliyatın iyi geçti de yeniden seni görebildim." Hiçbir şey düşünemiyordum. Sağ tarafım acıyordu. Elimi sağa doğru götürdüm tam merminin girdiği yere. Kurtulmam da şans eseriydi. Kör noktadan vurulmuştum. Vuran kişi işini biliyordu. Ölme riski çok yüksek bir noktadan iki kurşun yemiştim. Ama rabbime şükür hayatta kalmayı başardım. Bu sırada Meryem elini elime koydu ve aşk dolu bir bakışla, ya da en azından ben öyle zannettim, gözlerimin içine baktı ve onun klasiği olan gülümsemesiyle huzur verdi bana. O an ne kadar da masum bir yüreği olduğunu anlamıştım. Meryem beni asla vurmazdı. Üstelik bu kadar yeni olaylar olmuşken. Bu olayın içinde garip şeyler vardı. Vuran kız olmalıydı. Giyinişinden ve silahı tutarken parmakları ve el yapısından az çok bunu çıkarmıştım. Ama hiç belli de olmazdı. Çok kaliteli bir oyun oynanıyorsa eğer farkında bile olmazdım onun erkek olduğundan. Hiçbir şey düşünemiyor düşünmek de istemiyordum. "Sarıl bana" dedim kısık sesle. Hemen sarıldı boynuma. Bu arada bir şey dikkatimi çekmişti. Meryem'den başka kimse gelmemişti. Annem ve babam yoktu. Nasıl haberleri olmazdı ki? Bir şekilde illa ki haberleri olmalıydı. Acaba dışarda mı bekliyorlardı? Meryem sarılmayı bıraktıktan sonra sandalyesini yaklaştırdı ve oturdu. Bu sırada ben de etrafı inceliyordum. Pencereden dışarı bakarken karşıda bir evde bir adamın pencereyi açıp havayı kokladığını gördüm. Ne zamandır buradaydım? Ne zamandır temiz hava almamıştım bilmiyorum. Her gün mutlaka aldığım için yokluğu kötü olurdu bana. Adam çiçeğini pencerenin önüne koydu güzelce de suladı. Tebessüm ettim istemsizce o anı izlerken. Meryem konuşmuyordu. Telefonda bir şeylerle uğraşıyordu ama ne olduğunu bilmiyordum. Sormak da istemedim. Bazı şeyleri sorarak çok üzerine gitmekten korkuyordum. Sonra kendisinden "Telefonum buradaysa verebilir misin" diye rica ettim. O da cebinden çıkarıp verdi. Telefonumu cebinde taşımıştı. Telefonumu açıp baktım bildirimler dağ olmuştu yine. Fakat kimsenin vuruldugumdan haberi yoktu. Ailemin bile yoktu. Garip bir durumdu. "Meryem annem ve babam gelmediler mi?" Telefondan kafasını kaldırıp bana baktı kısa süreliğine ve tekrar telefona bakarak "Hayır. Hiç kimse gelmedi benden başka." "Peki nasıl oldu bu durum bir fikrin var mı? Bir şekilde haberleri olurdu. En azından hastane haber verebilirdi. Garip." dedim ve kafamı yeniden dışarı çevirdim. Meryem yine çıt çıkarmıyordu. Daralmaya başlıyordum artık. Tam o sırada gözüme çok büyük bir ayrıntı ilişti: Meryem'in çantası. Elde taşınabilir bir çantaydı. Siyahtı ve açmak için 2 tuş vardı. İlk defa Meryem'i bununla görmüştüm. Üstelik asıl dikkatimi çeken de çanta değil çantanın içindekiydi. Çantanın içinde bir kısmı dışarı çıkmış siyah bir şey görünüyordu. Nedense buradan bir tabancaya çok benzetmiştim. Şarjör kısmına benziyordu. Ama Meryem yapmazdı bunu. Olamazdı yani. Olmamalıydı. Bunu sormalıydım. Yoksa düşünmekten kafayı yerdim. Derin bir nefes alıp yavaşça Meryem'e döndüm. Döndüğümde Meryem'in gözünün tam içinde garip bir tedirginlik okur gibi oldum. Doğrudan bana bakıyordu. Uzun süre bakıştık. "Neden?" dedim sakince. Meryem hiçbir şey demeden kafasını iki yana salladı, telefonu elinden düşürdü ve gözünden bir damla yaş geldi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çıkmaz Yol |Tamamlandı|
Romance"Eğer bu yolun sonu sana çıkıyorsa, Çıkmaz Yol'sa da olsun. Yeter ki sana çıksın varsın çıkmaz olsun." Kitaptaki olayların %70'i kurgu %30'u gerçektir. Beğenmenizi ümit ederek iyi okumalar dilerim.