Ekin Uzunlar - Yokluğunun kefeni
Karanlık çıkmazın içinde kalmış bir insanı, bir isim çıkarabilirdi belki karanlıktan, tek bir isim zifiri karanlığı aydınlatabilirdi. Fakat bir isim insanı çıkmaza da sokabilirdi. Bilinmeze sürükleyip bilmediği gerçeklerin içinde kaybolmasına sebep olabilirdi.
Bir ismin, bir insanın hayatında yeri çok fazlaydı. Ama bir isim bir insanın hayatını ne kadar değiştirebilirdi?Meva elindeki zarfa uzun uzun bakıp aynı şeyi tekrarladı. Hafızasını zorladı. Adamı daha önce görmediğine emin olduğu gibi adını duymadığına da emindi. Fakat kafasında oluşan asıl soruya cevap bulamıyordu. Adam kendisini nereden tanıyordu?
Meva kendisini toparlayıp elindeki zarfla aşağıya indi. Küçükte olsa aklındaki sorulara cevap bulmayı umdu. Bıraktığı yerde oturan adamın karşısına geçip birkaç dakika önce öğrendiği ismini söyledi. “Ufuk?”
Genç adamın gözlerinde bir parlama oldu. Sanki yıllardır bunu duymayı bekliyordu. Fakat Meva adamın gözlerindeki duyguyu anlamadı. “Adın Ufuk mu?”
Adamın gözlerindeki parıltı söndü. Gözlerinde yoğun bir sis perdesi oluştu. Gözleri genç kızın elindeki zarfa kaydı. Bir mana aradı fakat bulamadı. “Dalga mı geçiyorsun?”
Oturduğu yerde arkasına yaslandı. Pes etmiş gibi ses tonuyla konuştu. “Adımı da mı unuttun?”
“Saçmalama bilmediğim bir şeyi nasıl unutabilirim?”
“Doğru tabi bilmiyorsun, tanımıyorsun...” Mırıltıyla söylesede ses tonundaki öfke barizdi. Yerinden kalkıp genç kızla göz teması kurmadan yukarı çıktı.
—•—
Meva bir haftadır tanımadığı bu adamın yanındaydı. Hâlâ bulunamamış olması sinirlerini bozuyordu. Kimse onu aramıyor muydu? Hiç iz bulamamışlar mıydı? Kendi kendine sorular sorup cevap bulamıyordu.
Bir saat önce mutfakta yemeğini yeyip odaya çıkmıştı. Ufuk'la gerekli olmadıkça iletişim kurmuyor neredeyse gün boyunca hiç konuşmuyorlardı. Meva saatin kaç olduğunu bilmiyordu. Fakat oturmaktan uykusu gelmişti. Daha fazla direnmeyip uykuya daldı.
Meva daldığı uykudan sıçrayarak uyandı. Rahat uykusu gördüğü kabus yüzünden bölünmüştü. Rüyanın etkisinden kurtulamadan koltuğun üzerinde uyuyan adamı fark etmesiyle ufak bir ürperme yaşadı, kaşları çatıldı. ‘Yine mi burada uyuyor, hem de koltukta ne kadar rahatsız olduğunu tahmin etmek zor değildi. Neden burada uyuyor?’ diye düşündü Meva.
Düşünceleri, bakışlarının adamın yüzüne çevrilmesiyle buhrana uğradı. Yüzüne düşen ışık sayesinde adamın yüzü oldukça net görünüyordu. Meva şimdiye kadar yüzüne hiç net bakamadığını fark etti. Siyah dağınık saçlarının bir kısmı arkaya yatırılmış ince bir tutamı anlına düşmüştü. Erkeksi yüz hatlarına yakışan burnu sert çene kemiklerini örten kirli sakalı kalemle çizilmiş gibi şekilli hafif dolgun dudakları ve ela gözlerini örten göz kapaklarını çevreleyen siyah sık kirpikleri adamın kusursuz yüzünü tamamlayan birer şaheserdi. Meva bir an kıyaslamada bulundu. Adam Yalçın dan daha yakışıklıydı boyu da Yalçın dan daha uzundu. Adamın ela gözleri zaten anlatılamayacak kadar güzeldi. Fakat güldüğünü hiç görmemişti. İçten içe bu merak peyda oldu içinde ‘gülmek herkese yakışırdı. O gülse nasıl olurdu?’
Meva bir anda düşündüğü şeyin suçluluğu ile bakışlarını adamın yüzünden çekti. Yaptığı şeyin yanlış olduğunu görmekte gecikmemişti. Kendisini toparlayıp su içmek için komidinin üzerindeki sürahi ve bardağa uzandı. Fakat su yoktu. Sessizce sürahi ve bardağı alarak aşağıya indi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLI RÜYA
Teen FictionÇaresizliğin ismi hiç bu kadar kifayetsiz olmamıştı. Bir adam aşk savaşında bitap düşerken, bir kadın insafsızlıkla yargılandı. "Neden?" dedi. İfadesizce yüzüne bakan genç kıza "Neden yaptın?" dedi. Sesi istemsiz yükselmişti. Buna engel olmak istese...