Bilal Sonses - Cennetten çiçek
Her kalp eşini, her gerçek yolunu bulur.
Yeter ki doğru zamanı bulsun.
Zaman pek çok şeyin ilacıydı. Zamanın bile doğrusu yanlışı vardı. Yanlış zamanda atılan adımlar ve beraberinde getirdiği yanlışlar. Belki de sahiden gelecek doğru zamanı beklemek gerekti. İşte Meva için doğru zaman ona ilaç gibi gelmişti. Mutluluktan gözleri dolmuştu. Ama bir daha ağlamayacaktı. Sebebi mutluluk olsa bile.
Ufuk dudağının kenarına yerleştirdiği tebessümle Yalçın'a baktı. “Oyun bitti Yalçın Ruhsar. Ben kazandım.”
Arkasında duran üç polis memuruna bakışlarını çevirip konuşmaya başladı. Kazandığı zaferi gururla duyuruyordu. “Memur bey aradığınız suçlular Yalçın Ruhsar ve Servet Arcan.”
Bakışlarıyla karşısında ki ikiliyi gösterdi. İki Polis memuru Yalçın ve Servet beyin yanına ilerlediğinde geride kalan diğer Polis memuru açıklama gereği duyarak konuştu. “Şirket adı altında kumarhane işletmekten ve işlediğiniz suçu sahte belgeyle Ufuk Duman'ın üstüne atmaktan tutuklusunuz.”
Salonda herkes olanları şok içinde izliyordu. Yalçın ve Servet bey renkten renge girmişti. Şebnem hanım kocasının çevirdiği işlerin ortaya çıkmasından dolayı endişeli gözlerle ona bakıyordu. Eslem şaşkın, Mısra ise beklediği sonun gelmesinden duyduğu mutlulukla olanları izliyordu.
Alper ve Deren Ufuk'la beraber gelmişlerdi. Deren tüm yaşananlara karşı üzüntü duyarken onu teselli eden tek şey Meva'nın nikahına engel olmuş olmaktı. Alper ise gerçekleri ortaya çıkarmanın keyfini yaşıyordu. Babasına olan öfkesi daha da artmıştı. Sırf bu iş yüzünden Yalçın'ı kendisinden önde tutmuştu.
Her şey Alper'in Meva ile kavga etmesinden sonra ortaya çıktı. Alper yaşadığı öfke ve hırsın birleşmesiyle işin peşine düşmüştü. Çetin Ruhsar'la görüşmüş. Ufuk ve Meva'nın konuşmasıyla ikna yolunda olan adamı tamamen ikna etmişti. Çetin Ruhsar'ın yardımıyla ulaştığı belgeler bir şeye daha ulaşmasını sağlamıştı. Yalçın'ın kendi yaptığı işi Ufuk adına hazırladığı sahte belgelerle onun üstüne attığını ve belgeleri polise vererek ihbar ettiğini öğrenmişti. Bu sayede Meva'yı neyle tehdit ettiğini anlamıştı. Neyse ki nikah kıyılmadan yetişebilmişlerdi.
Polislerden biri Yalçın'ın biri Servet beyin koluna kelepçe taktı. Yalçın polise itirazda bulunsa da fayda etmedi. “Memur bey bir yanlış anlaşılma var. Bu adamın sözüne mi güveniyorsunuz?”
“Yalçın bey lütfen sorun çıkarmayın elimizde belgeler var. Derdinizi karakolda anlatırsınız.”
Polisler ve beraberinde ki Yalçın ve Servet beyin gitmesiyle Ufuk bakışlarını hasret kaldığı kadına çevirdi. Meva duygu karmaşasıyla Yalçın ve babasının gidişini izledikten sonra bir müddet öyle kaldı. Çekingen bakışlarını ona bakan Ufuk'a çevirdiğinde ne yapacağını şaşırdı. Ufuk'un gülümsemesi ve yavaş adımlarla kendine yaklaşmasından büyük cesaret aldı. Yerinden kalkıp koşar adımlarla Ufuk'un yanına gitti. Kollarını boynuna sarıp yüzünü omzuna gömdü. Kokusunu içine çektiğinde ne kadar özlediğini bir kez daha fark etti. Aynı karşılığı Ufuk'tan alması gecikmedi.
“Özür dilerim, özür dilerim Ufuk ne yaptıysam senin için yaptım.” Meva durumunu nasıl anlatacağını bilemedi Ufuk'un anlayış göstermesini bekleyerek konuştu. Farkındaydı Ufuk ortada yokken Yalçın ile nikah masasına oturması hoş bir durum değil ve mantıklı bir tarafı yoktu.
“Biliyorum, biliyorum. Buna izin vermezdim Meva, vermedim de.” Yalçın düğünden bir gün önce Ufuk'un görüşüne gitmiş ve yaptığı şeyi gururla anlatmıştı. Meva'yı nasıl tehdit edip evlenmeye ikna ettiğini anlatmış üstüne Ufuk'a teşekkür etmişti. ‘İlk defa işime yaradın Ufuk, Meva senin için her şeyi yapacak kadar seviyormuş seni bak senin için benimle evleniyor. Teşekkür ederim Ufuk sen olmasan başaramazdım. Keşke düğünüme katılabilseydin ama bu mümkün değil’ demişti. Ufuk bu sözler karşısında çıldırmıştı. Kafayı yemesine ramak kala Alper yetişmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKLI RÜYA
Teen FictionÇaresizliğin ismi hiç bu kadar kifayetsiz olmamıştı. Bir adam aşk savaşında bitap düşerken, bir kadın insafsızlıkla yargılandı. "Neden?" dedi. İfadesizce yüzüne bakan genç kıza "Neden yaptın?" dedi. Sesi istemsiz yükselmişti. Buna engel olmak istese...