Sana karşı gelemiyor bu kalp artık,
Ruhumu öldür, kalbimi kazı, ama hayatımdan çık.§
Ruhun hükmü acı çeken bir bedenin kıskacı altına girdiğinde verilirdi. Tüm acısını ruhuna yüklerdi, orada saklamaya çalışırdı, çünkü aksi taktirde yüzleşeceği her bir insan acımasızca zayıflığını dile getirirdi. İnsan saklanmayı beceremezdi, fakat yüzleşmeden de hep kaçardı. İnsanoğlu kanının yüzde doksanı kalbinde hapsedilmiş benlikleri ile yaşıyordu. Asla ama asla tam olarak birini tanıyamazdık. Kendi annesi bile çocuğunu o kadar derin tanıyamazdı. Yüzmeyi beceren insan çoktu, ama o derinliğe dalacak kadar cesaretleri yoktu. O kadar derindi ki, bir süre sonra yüzmeyi bırakıp kendini ölümün soğuk kollarına bırakırdı.
Bir insanı tanıdım diyebilirdik, ama anladım diyemezdik.
Fiziğin kanunlarına göre aynı kutuplar birbirini iterdi. Yeryüzündeki insan sayı çoktu ve hepsi de ne tesadüftü ki, aynı kutuptaydı.Ruhum bedenimde mühebbete mahkumdu ve vaktini geçirmek için müzik olarak duygularımın acıdan inleyişlerini dinliyor, görüntü olarak ise dağılmış görüntümü izliyordu. İliklerime kadar sızan o ince sevginin bir kaç tohumu ona karşı katılaşmış kalbimin üzerine konup, suya ihtiyacı olan bir bitki gibi can vermişti kalbime. Kalp çarpıntımın o dakikalardan beri sakinleşemediği bir dersin sonuna daha geldiğimizde, kitaplarımı topladım.
Beni merak ettikleri için Chaeyoung ve Jennie tüm üniversiteyi aramış, sonunda dedikodu kazanını idare eden kızlardan birinden neler olduğunu öğrenerek peşimden gelmişti. Kilidin açılma sesini duyduğumda ayağa kalkışımı ve yerden ceketimi aldığım saniyeler bir ışık hızına beraberdi.
"Acaba kapıyı açmasa mıydık Jennie? Romantik anlar yaşardılar belki. "
"Jisoo'nun ona olan aşkı kadar öfkesi de var Chaeng. Romantik anılar yerine, dövüş sanatının çok farklı anlarını da yaşayabilirdiler."
"Ne saçmalıyorsunuz Tanrı aşkına." diye mırıldandım elimdeki parayı uzatıp kahvemi alırken.
Sorumu cevapsız bırakıp, konuyu kapatmıştılar. Onlar da benim gibi kahvelerini alırken, birkaç saniyelik kahvemi boş masalardan birine bırakıp, ceketimi üzerime geçirdim ve çantamı koluma takarak kahveyi tekrar aldım.
"Lalisa bugün geç çıkacağını söylemişti, beklemeyelim."
Bahçeye çıktığımızda, hafif esen ilkbaharın serin rüzgarı kırmızımsı saçlarımı savururken, adımlarımı dikkatli atmaya çalışıyordum. Giyindiğim topukluların topuk boyu her zamankilere nazaran biraz yüksekti. Düşebilirdim ve şu anlık alay konusu olmak istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
My false truth [ yoonsoo ] ✓
FanfictionAdam kadının kalbini yakıp, ardından körüklüyordu. Kadın ise, yanan kalbini bir kenara itip, adamın dudaklarında gülüşüne dair kırıklar arıyordu. Çünkü biliyordu, adam gülseydi, kalbi iyileşirdi. • Dünya beyaz b...