twenty three,

1.4K 149 87
                                    

Beni sevmiyorsun,Neden kalbimi rahat bırakmıyorsun?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Beni sevmiyorsun,
Neden kalbimi rahat bırakmıyorsun?

§

Öldürücü sıcaklar, tüm enerjimi sömürürken, bir taraftan da sınavlarıma çalışmakla meşguldüm. Yaz daha gelmemişti, fakat ilkbahar ikiyüzlü davranarak yazı hissettiriyordu. Güneş'i sözde seviyordum, ama yüzyüze geldiğimizde nefret ettiğim şeylerden biriydi.

"Çikolatalı kurabiye yaptım, ister misin Jisoo?"

Kurşun kalemle kafamı kaşırken, başımı olumsuz anlamda salladım.

"Aç değilim, anne. Sen arkadaşınla buluşmayacak mıydın? Hâlâ evdesin."

Başımı kaldırıp ona baktığımda, klasik ve şık kalem etek, ceket kombinini yapmış, çantasını karıştırıyordu. Yüzünde hafif bir makyaj yer edinirken, küçük dudaklarına bir şey sürmemişti.

"Çıkacağım, ama senin de gelmeni istiyorum."

Kaşlarım çatılırken "O niye?" diye sordum.

"Sabahtan beri ders çalışıyorsun, bugün pazar ve biraz hava değişikliği olur. Bir saate falan döneceğiz."

"Anne, yüzüme bakmadan konuşuyorsun. Bir şeyler mi saklıyorsun benden?"

Güneş gözlüklerini takarken, gülümsedi.

"On dakika sonra kapıda ol, tatlım. Ve lütfen pantolon tercih etme."

Bu halleri beni daha da çok işkillendirirken, cevap beklemeden hızlıca bahçe kapısından dışarıya çıkmıştı. İtiraz hakkı tanınmadığı için mecburen, adımlarımı sürüyerek yukarıya çıktım. Sabah uyandığımda duş almış, kurutmaya tembellik ederek topuz yaptığım saçlarımı açtığımda güzel bir karmaşa beni karşılamıştı. Göz devirirken, dolabıma yöneldim. Annem söylemese de, zaten pantolon giyinmeyecektim. Kırmızı kot eteğimi ve beyaz kısa kol bluzumu beş dakika içinde üzerimdeki eşofmanlardan kurtularak giyinmişken, makyaj masamın önünde oturdum. Beyaz cildim yeterince temiz gözüküyorken, makyaja ihtiyacım yoktu. Sadece dudaklarımın parçalanmasına karşılık naneli parlatıcımı dudaklarıma yavaşca yedirdim. Üç dakikam da saçlarımla cebelleşirken geride kalmıştı. Eteğimle aynı renk olan spor ayakkabılarımı giyindim. Ardından siyah sırt çantamı ve telefonumu alarak odadan çıkmıştım. Merdivenleri hızlıca inerek, dışarıya çıkmış, aynı zamanda çantamdaki güneş gözlüğümü çıkararak takmıştım. Annemin memnun yüz ifadesi ile beni süzerken, ben hâlâ ne işler peşinde olduğuni kestirmeye çalışıyordum.

"Gidelim, bakalım ne gelecek başıma."

Dediklerime sessizce gülüp, arabaya binmişti. Benim de binmemle şoför kapıyı kapatıp, direksiyon başına geçerek arabayı çalıştırmıştı.

My false truth [ yoonsoo ] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin