twenty,

1.5K 150 90
                                    

Aşk sevdiğini affeder,Gurur ise ölümünü ister

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Aşk sevdiğini affeder,
Gurur ise ölümünü ister.

{Jisoo - clarity}

§

İnsan büyük mutlulukları kenara fırlatıp, küçük acıların peşine takılmayı severdi. Sonunda o acı büyüyüp, kendi boyunu aştığında, pişmanlık hissi iliklerinde hissedilirdi.

Ama bazen öyle bir şey çıkardı ki karşısına, hem sevinci, hem de kederi kendinde saklayan.. Mesela onun gibi. Ne kadar canımı acıtsa da, varlığı küçük sevincimin sebebi olabilirdi. Sevgi gibi bir duyguyu hissetmeme yardımcı olmuş, derinine kadar inmeme yol göstermişti. Gerçi yanımda olmamıştı, ama yalnız bir şekilde idare edebileceğimi göstermişti.

"Hadi, Soya! Neden o muhteşem sesini insanlardan mahrum bırakıyorsun ki?"

Göz devirdim, kolumu kurtarmaya çalışırken.

"Beni buraya zorla getirdiniz Chaeyoung, hiç olmazsa koltukla bütünleşme işlemimde bana rahat verin!"

Sonunda pes etmiş olacak ki, sahneye çıkmış tanımadığım iki kıza katılmıştı. Jennie de koşarak kendini Chaeyoung'un yanına attığında, o sırada Lalisa yanıma gelip oturmuştu elindeki vişne suyu ile. Ya da şaraptı, ben çok masum düşünüyordum. Arkama yaslanıp, ışıkların azaltılmasını fırsat bilerek gözlerimi kapatmıştım.

3 gün.

Uykusuzdum. Yetinebildiğim yarım saatlik yarı uykuya gitmiş halimdi. Sebebini bilmiyordum, ama sanırım içimdeki şey bedenime fazla ağırlık yüklemişti. Gözlerimi kapatsam bile, iki saat kadar aynı pozisyonda durabiliyorum. Sanırım, bir de o günü unutamıyordum.

Bedenimi o kadar güzel sarmıştı ki, ruhum ilk kez bir sıcaklık hissedip huzura ermişti. Ağlamamın bitmesini bekleyene kadar ayrılmamıştı. Sahne önündeki insanlar her şeyden habersizce eğlenirken, o kadar müziğin içinde duyduğum tek şey kalbinin normal ritmiydi. Güzel bir şarkıydı. Ömürlük dinlenilebilirdi. Fakat ardından, ayrıldığımızda arkama bakmadan uzaklaşmıştım.

Kaçmıştım.

O da gelmemişti.

Gelmezdi.

Kolumun dürtülmesiyle, kaşlarımı çatıp Lisa'ya baktım. Dudaklarını aralayıp konuşacakken, nefes nefese yanıma koşarak gelen Rosé, kolumdan tutup kaldırdığında neye uğradığıma şaşırmıştım.

"Boşuna inat etme Kim Jisoo. Sesini yüksek noktaya çıkarabilip, üstelik bunu kontrol de edebilen aramızda tek kişisin. Bu yüzden benimle bu şarkıyı yalnızca sen söyleyebilirsin."

Sessizleşen etraf, çalınacak sıradaki şarkıyı ve söyleyeni merakla bekliyordu. Bugün mekanın onuncu yılı kutlandığı için karaoke gecesi ilan edilmişti. Ve ben de hata yapıp Chaeyoung'un aramasını cevaplamış, sıkıntıdan patladığımı dile getirmiştim. Sahneye kadar getirip, 'iyi şanslar' diyerek kaçtığında, dudaklarım şaşkınlıkla aralandı. Resmen kandırılmıştım! Derin bir nefes alıp, ekrandaki şarkıya baktığımda en azından biraz rahatlamıştım. Bildiğim bir şarkıydı. Ve şarkıya başlar başlamaz kelimelerin sıralanması gerekti. İki-üç saniye sonra kulağıma dolan bilindik şarkıyla, titrek elimle kavradığım mikrofonu dudaklarımla az bir mesafede tutup sesimin yükselmesine izin verdim. Buradan indiğimde kesinlikle o küçük sincaba haddini bildirecektim. Kelimelerini bildiğim için ekrana bakmaya gerek duymadım ve gözlerimi kapattım.

My false truth [ yoonsoo ] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin