eight,

1.6K 155 15
                                    

Ay güneşe aşık,Gece sabaha,Ben sana

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ay güneşe aşık,
Gece sabaha,
Ben sana.
Baksana,
Hiç kimse kavuşamıyor aşkına.

<♢>

Akreple yelkovan zamanı akıtmaya devam etti. Ben ise duygularımla başbaşa kalmaya son verdim. Gerçekten bazen kendim yüzünden boğuluyordum.
Düşünmek zehirli bir yılan gibi tehlikeli bir işlemdi. Düşündükce o kadar ince ayrıntılara iniyordum ki, elime bir ip alıp boğazıma dolamamak için kendimi zor tutuyordum. Öldürmek istediğim bedenim ya da ruhum değildi. Sadece düşüncelerimi bir ipe geçirip, durdukları sandalyeye hiç düşünmeden tekme atmak istiyordum.

Yıkılmış ve terk edilmiş bir bina kimsenin işine yaramazdı. Ta ki, akıllı biri bu çökmüş yeri güzel planları ile şekillendirene kadar.
Min Yoongi bir mimar değildi belki, ama içimdeki yıkık binanın düzelmesi için plan hazırlamak yalnızca onun elindeydi.

Derin bir şekilde iç çekerken, hocanın sesi bir mızrak gibi beynime saplanıp, acıtıyordu. Milli Eğitim bakanlığı öğretmen seçerken, öğrencilerin kulak sağlığını düşünüp, seslerine dikkat etmeliydi. Yoksa şimdiki gibi oldukca ince sesli fizik hocam, sevdiğim dersten beni iğrendirebilirdi sesi sayesinde.

"Jisoo? Bu işlemi yapabilir misin? Dersi dinlemiyorsun, sanırım her şeyi biliyorsun?"

Göz devirirken, ayağa kalkıp siyah tahta kalemini elinden aldım. Ukalalık yapmak istemiyordum, ama yazdığı soru liseye başladığım gün çözdüğüm sorular gibiydi.

"Sanırım beni dinlemeyip, başkasından ders alıyorsun?"

Ceplerime soktuğum ellerimle beraber, karşısında dik bir şekilde duruyordum.

"Sırf bu soruyu çözmek için artı ders almama gerek yok hocam. Lise 1'de sınıf birincisiydim, oradan aklımda kalmış soru."

Gitmeyeceğini bildiği hâlde kâküllerini geriye ittirdi ve gözlüğünü düzeltti. Kendisi kaşınmıştı, ben uslu bir kız olarak soruyu çözüp yerime geçecektim oysa ki.

"Pekâlâ, yerine geçebilirsin."

Sırama geri dönerken, benden bir sıra arkada oturmuş adamla göz göze gelmiştim. Bakışlarımı onun üzerinde kısa tutup, yerime geçmiştim. Bu ortak ders seromonileri, eskisinden daha heyecanlı ve gerginlik doluydu benim için. En azından birkaç hafta önce ne kimliğimden, ne de varlığımdan haberdardı.

On dakikanın ardından zil çaldığında, yerimden kalkmadım. Biyoloji dersim de burada olacağı için sınıftan beş dakikalık tenefüs yüzünden çıkmam saçmaydı. Sınıf arkadaşlarım, anlaşılan düşünmeden hareket etmiş, biyoloji kitaplarını getirmemişlerdi. Hepsi hızlı bir şekilde sırayla sınıfı terk ettiğinde, arkama yaslanıp zamanın geçmesini bekledim. Herkesin çıktığını zannediyordum, ama enseme iğne gibi batan bakışlar bunu doğrulamıyordu. Kaşlarımı çatarak arkaya baktığımda, Yoongi'yi gördüm.

Sınıflarının olduğu kata çıkana kadar zil çalıyordu ve o bunu umursamadan burada oturup kalmıştı. Bakışlarının çekimine son vermek için tekrardan önüme dönmüş, kollarımı birbirine bağlayarak arkama yaslanmıştım.
2 gündür gelmiyordu derslere ve o günden sonra ilk görüşümdü. Ve onu gördüğümde aklıma gelen ilk şey beni kullandığıydı. Kullanmasını bir kenara bıraktığımda ise, ikinci yerde gözlerinde gördüğüm tutku yer alıyordu. Belki de o gün o ringe çıkacak olmasaydı..
Tanrım, bunu düşünmek bile nefes borumda diken yığını varmış gibi hissettirmişti.

"Bir varmış, biri yokmuş..."

Sırasının çekilme sesi ile birlikte ayağa kalktı, söylediği kelimeler eşliğinde.

"Her şeye burnunu sokan bir kız varmış. Ve bir gün bu kız, tanıdığı sandığı sinirli, oldukca öfkeli adamı sinirlendirmiş."

Önüme geçti. Ardından kalçasını önümdeki sıraya yaslayıp, devam etti cümlelerine.

"Sinirli adam, kıza bir ceza aramaya başlamış. Nasıl bu kızı başından atabilirmiş günlerce düşünmüş. Kafasındaki sinsi şeytan, direkt öldürmesini söylemiş ama adam biraz daha düşünmeye karar vermiş."

"Yalnız hikayenin ortasında bir yeri atladın, ben de o kısmını anlatayım o zaman."

Ayağa kalktım ve birkaç adım atarak önünde durdum. Sıraya yaslandığı için ve artı olarak topuklu ayakkabı giyindiğim için boyum birkaç santim uzun duruyordu.

"O her şeye burnunu sokan kız, bir gün o adamın zarar göreceğini öğrenmiş. Bir insan olarak yardım etmeye gitmiş. Sinirli adam ise, kızın duygularını öğrendikten sonra 'ben bunu bir kullanayım' demiş kendi kendine. Tabi kız, salak ve gerizekalı olduğu için karşısındaki insanın, adam olduğunu sanmış. Maalesef ki, sonda kızı kullansa bile, o kız sinirli adamın zarar görmesini engellemiş. Adam ise bir teşekkür ve özür yerine, ukalalığına devam etmeyi tercih etmiş."

İşaret parmağımı kaldırıp, giydiği uzunkollu t-shirt'ün üzerinden kalbine dokundurdum sertce.

"Ve o kız iki gün kendi kendine düşünmüş. Acaba, çektiği acı, taşıdığı sevgi, bitmek bilmeyen gözyaşları o adam için değer mi?"

Bakışlarında değişim olmadı. Zaten bir cevap beklemiyordum. Onun verdiği cevaplar beni tatmin etmek yerine, bin paraçaya ayırmak görevini hayattan almıştı en baştan.

"Sorunun cevabı ne olmuş? Şimdi sana soruyorum Yoongi, sorunun cevabı ne olmalı?"

Noktayı koyduğumda, zilin sesi doldu kulağıma. Ama bu halde ne dersi dinlerdim, ne de bir şey anlayabilirdim. Gözlerimi ondan çekip çantamı aldım ve sınıfı terk ettim.

Kalabalık koridor, acımın çığlığı ile doldu taştı her adımımda. Ama kimse görmedi, kimse duymadı. Duyması gereken kişi ise çoktan bana ve duygularıma karşı kulaklarını tıkamıştı.

§

Yorum ve oylarınızı bırakmayı unutmayın

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Yorum ve oylarınızı bırakmayı unutmayın..🍃

My false truth [ yoonsoo ] ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin