17. bölüm

339 87 21
                                    

🌹 Keyifli okumalar 🌹

Peki deyip ayağa kalktık ve havaalanına doğru yola çıktık.

***

Sessiz geçen sürenin sonunda havaalanına vardığımızda, Arda'yı görmemle şaşkınlıkla ona baktım. Soru dolu gözlerle baktığımda anlamış olmalı ki,

"Bende Rüzgar'la birlikte gidiyorum"demesiyle,

sinirle "iyi halt ediyon"diyerek kendi kendime söylendim.

Bu oğlana hiç ısınamamıştım. Garip birisiydi.
Bir süre yanımızda durduktan sonra, "Rüzgar ben gidiyorum, sende vedalaş gel" deyip hızla uzaklaşmasını sinirle izledim. Sonunun geldiğini düşünmemle gözyaşlarım tekrar, tekrar, hızlı, hızlı akmaya başlamıştı.

"Gitme nolur... Rüzgar..." derken sesim ağlamaktan boğuk çıkmıştı.

"Fındığım, yapma böyle, gitmek zorundayım biliyorsun."

Kafamı hızla iki yana salladım. "Hayır gitmek zorunda değilsin, buradada şirketini kurabilirsin illa orası olmak zorunda değil " dedim.

Rüzgar elini belime koyup sarılınca, bende elimi boynuna götürüp sıkıca sarıldım. Hiç bırakmıcak gibi, gerçi Elimden gelse onu bırakmaya hiç niyetim yoktu. Burnunu boynuma götürüp derin nefes aldı ve
"en çok neyini özlücem biliyor musun?" diye sordu.

Sesimi çıkarmadan cevap vermesini bekledim. Tekrar bir nefes daha alıp "İşte buradaki kokunu çok özlücem."

dedi ve hafifçe öpüp geri çekildi. Oda istemiyordu gitmeyi bunu hissediyordum, gitmek istemesede gitmezdi.

Anlamıyordum, neden şirketini orada kurmak istiyordu, bin kere sorsam benim için en iyisi bu olucak diyordu. Yinede anlam veremiyordum, yada anlamak istemiyordum. Gözyaşlarım durmak bilmezken, art arda akmaya devam ediyordu.

"Duru, fındığım.. yapma böyle." Yüzümü kaldırıp, geri çekilip gözlerine baktım. Tek nefeste "Sana aşık oldum ben Rüzgar" dedim. Aşık olduğumu bugün daha net anlamıştım. Şimdi böyle derin şeyler hissediyorken onu kaybedemezdim. Rüzgara baktığımda gözlerinin parladığını gördüm. Ama ağzından çıkan kelimeler ile gözlerindeki parlaklık ile eşleşmiyordu. Gözleri sanki bunu duyduğuna sevinmiş gibi parlarken, dili ise bana inanmıyor ve yanıldığımı söylüyordu.

"Fındığım, sen aşık olduğunu zannediyorsun. Daha gençsin sen, çok sürmez unutursun beni , o zaman aşık olmadığını anlarsın. Seninki sadece heves bebeğim."

Demesiyle sinirle onu ittim. Sanki basit bir şey demiş gibi ne kadarda sakin söylemişti bunu.
"Neden anlamıyorsun Rüzgar, aşık oldum diyorum sana, bunun neresinde yanlış anlayabilirim ben.
Gidiceksin diye, sana bir daha sarılamıcam diye, sesini bir daha duyamıcam diye kalbim sıkışıyorken, seni kaybedicem diye ödüm kopuyorken. Seni sevmediğimi, sana aşık olmadığımı mı söylüyorsun. Bunların sadece heves olduğunu mu düşünüyorsun. Söylesene bu aşk değilse ne ha söyle hadi söyle.." hem bağırıyor, hem ağlıyordum.

Havalimanında uçağın kalkış anonsu yapıldığında zamanın geldiğini anlamıştım."seninle elbet birgün görüşücez fındığım" deyip sıkıca sarıldık birbirimize.
"Kendine iyi bak olur mu?"

Vedalaşıp iki adım atmıştıki onu durdurup "seni hep beklicem"dedim. Kafasını sağa çevirdi, yüzünü net göremesemde hafif buruk bir şekilde gülümsediğini hissediyordum.
"Kendi hayatını yaşa Duru, beni bekleme"
deyip, uzaklaşmaya başladı. Bu lafı kalbime bir hançer saplanmış gibi acı vermişti. Gözlerimde yaşlar tükenmek bilmezken arkasından bu sefer bağırarak konuştum. " Ne olursa olsun seni hep bekliyor olucağım RÜZGAR KARAYEL" çoktan uzaklaşmıştı ama sesimi duyurduğuma emindim.

Yalnızlığı Demledim...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin