29.bölüm

309 38 45
                                    

            🔥 Keyifli okumalar🔥

Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,
Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.

Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,
Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!

Desem ki... İnan bana sevgilim inan, Evimde şenliksin, bahçemde bahar;
Ve soframda en eski şarap.
Ben sende yaşıyorum, Sen bende hüküm sürmektesin.
Bırak ben söyleyeyim güzelliğini, Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.

Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen, Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden, Bil ki ölmüşüm.
Fakat yine üzülme, müsterih ol; Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini, Ve neden sonra Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede, Hatırla ki mahşer günüdür Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.

Cahit Sıtkı TARANCI...

Gözyaşlarımla beraber son şiiride okuyup defteri kapattım, ardından usulca göğsümde kavuşturup sıkıca sarıldım. Rüzgar Hollanda'da iken, benim için, kendini anlatan şiirleri okuyup, hoşuna gidenleri kaleme almış. Ama son şiir yüreğimi yakmıştı.

Beni böyle çok sevmesi,
beni böyle herşeye rağmen sevmesi, kendimden utanmama sebep olmuştu. Ben bunu haketmiyordum.
Onun sevgisini haketmiyordum.

Her gece ağlayarak şiirleri yazdığını düşününce, hızla kafamı sağa sola sallayıp, düşünmemeye çabaladım.

ŞanlıUrfa'dan sağsalim çıkmış, Mersin'e gelmiştik. 3 gündür buradaydık, Bir süre daha burada kalıp, yolculuğumuza devam edicek, Hollanda'ya gidicekmişiz. Gecenin karanlığında denizi seyre dururken içimdeki sıkıntıyı atlatmaya çalışıyordum. 3 gündür sürekli, ikide bir annemin babamı sorduğumda sadece iyi olduklarını söyleseler de bana pek bir fayda etmiyordu.

En son Emir buna daha fazla dayanamayıp, beni bir kenara çekip, Rüzgârın gizlice, her gece ağlayarak sevdiği şiirleri, beni düşünerek yazdığını söyleyip bana bu defteri vermişti. Konuyu kapatıp, aklımı dağıtmak istemişti ve bunda başarılıda olsa, bir yanım hâlâ anne, babamın nasıl olduğuydu. Kafamı tekrar elimdeki deftere göz gezdirirken tekrar gözyaşlarım akmaya başlamıştı.

Her satırda ünlü şairlerin şiirleri ile doluydu.

Her satırda, bazı yazıların silinmesi ile ağladığını gösteriyordu.

Havayı derince  içime çekip tekrar gökyüzüne baktım. Havalar ısınmaya başlamıştı. Gökyüzünde tek tüz yıldızlar gözükmeye başlamıştı. Bahçedeki her bir köşesine gizlenen korumaları görmezden gelip, odaya girdim.

Evin sessizliğine bakılırsa herkes uyumuş olmalıydı.
Sessizce mutfağa ilerledim. Son zamanlarda fazla yemek yemediğim için , hemde biraz aklımı dağıtmak amaçlı güzel yemek yapma isteği baş göstermişti. Kollarımı sıvazlayıp dolapa yönelip ne yapabileceğime baktım. Sandviç, ekmek arası değilde daha çok ev yemeği istiyordu canım.

Dolaba baktığımda herşeyin olduğunu görmek beni sevindirmişti. Hemen malzemeleri alıp tezgaha koydum. Klasik gözükse de, kıymalı makarnada bir ev yemeğiydi. Ocağın üstüne derin tavayı koyup üstüne yağ ekledikten sonra altını açıp ısınmasını bekledim. Diğer yandan orta boy tencerenin içine su ekleyip suyun ısınması için ocağa yerleştirmiştim. Ardından diğer tavaya yönelip kıymayı koyup biraz karıştırdıktan sonra ağzını kapatıp soğanları soydum ve ardından ince ince kıymaya başlamıştım.

Yalnızlığı Demledim...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin