4.2- Gizli görev

419 17 0
                                    


Tam yeni biri olmaz dersiniz. Hatta kendinize söz verirsiniz. Tam da o anda o sözü size çiğnetmek için gönderilmişçesine biri çıkar ve gelir.

Onu kader mi yollamıştır yoksa talihsizlik mi bilemezsiniz ama ikinci bir depreme hazır değildir kalbiniz. Çünkü bu sefer enkazdan sağlam çıkamayacağınızı çok iyi bilirsiniz.

''Kimi düşünüyorsun böyle?'' diyen Dilan'a dönüp ''Sarp'ı.'' diye itiraf ettim. ''Bundan bir anlam mı çıkarmalıyım?'' Kafamı iki yana salladım. ''Galiba hayat bana ikinci kez terk edilmeyi yaşatmaya çalışıyor ama bu sefer olmayacak.''

''Aranızda ne geçti sizin?''

''Hiç,'' diye mırıldandım. ''Oğlumu alıp başka gezegene geçmek istiyorum Dilan. Yeni insanlar tanımak için değil, eskilerini unutmak için.'' Dilan'ın bana bakışlarını görünce ''Siz hariç tabii,'' diye mırıldandım. ''Baray nasıldı? Hiç anlatmadın.''

''İyiydi. Hatta burada yaramazlık yapamadığı kadar orada yapabilecek. Keyfi yerindedir herhalde.''

''Sen neden böylesin o zaman? Benim tanıdığım Berfu oğlu iyiyse iyidir.'' Sorunda buydu işte. Onun tanıdığı Berfu muydum hâlâ onu bilmiyordum. Zuhal'in kapıyı elinde ekmek poşetiyle açmasıyla konuşmamıza noktalandırıp ayağa kalktım.

''Neden sen gittin? Ben alırdım.'' Zuhal ekmekleri bırakıp ''Ee?'' dedi. ''Hani benim veda kahvaltım?''

''Ne?'' dedim kaşlarımı çatarak. ''Ne vedası Zuzu?''

''Akşama dönüyorum.''

''Ve bunu şimdi söylüyorsun!'' dedik Dilan ile aynı anda. ''Benimde şimdi haberim oldu desem?'' Onu tutup koltuğa, Dilan ile aramıza, oturttum. ''O ne demek ya? Anlatsana şunu.''

''Buraya gelmeden önce iş başvurusunda bulundum demiştim ya size. Hani şu özel bir şirkette CIO'luk işi. Beni aradılar az önce. Sanırım işe alındım. Böyle bir işe hayır diyemezdim kızlar.''

''Tamam. Yani tabii hayır diyemezsin. Haklısın,'' diye mırıldandım buruk bir sevinçle. ''Hişşt bana bakın! Sakın ağlayayım falan demeyin. Sadece şehir değiştiriyorum gezegen değil. Yine gelirim kalırım böyle.''

''Gel ama,'' dedim kollarımı boynuna dolarken. ''Baray'ı alın bir. Ben yine gelirim.'' Dilan ayağa kalkıp ''Hadi o zaman,'' dedi ellerini birbirine vurarak. ''Bari bugünü dolu dolu geçirelim. Önce şöyle güzel bir kahvaltı edelim sonrada...'' deyip düşündü.

''Sonrada çekirdek alır oturur eski anılardan bahsederiz. Laflarız kız kıza. Epeydir yapmıyorduk.'' Bu fikir kulağıma hiç fena gelmiyordu.

💌💌💌

Laf lafı açtı derler ya hani.

Öyle bir şey gerçekten varmış. Sen güzel bir anıdan bahsettiğinde karşındakide ortak bir anınızı bulup anlatmaya başlıyor, o anlatırken senin aklına yenileri geliyor ve sohbet uzadıkça güzelleşiyor. Yanında çekirdek oldumu da hem çekidek yiyeyim hem konuşayım diye hırs yapar daha fazla anlatır oluveriyor insan.

''Bir keresinde sen sürekli Dilan ne derse yapıyordun. Cemre hoca da sana 'arkadaşın camdan atla dese camdanda mı atlayacaksın?' demişti hatırlıyor musun?'' dediğinde gülerek kafamı salladım. ''Evet, yaparım,' demiştim,'' diye hatırlattım.

Bakışlarımı Dilan'a çevirip sahte bir kızgınlıkla söylendim. ''Hain Dilan o an 'atla o zaman' demişti. Ben mel mel bakınca bütün sınıf gülmekten yarılmıştı.''

''Zuhal...'' dedi Dilan, gülmekten gözlerinden yaş geliyordu. ''Senide bir keresinde türkçe hocası cümlenin ögelerini bul diye tahtaya kaldırmıştı. Sen-"

KALBİM SANA EMANETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin