15.2- Sen de kaybolmak

110 7 3
                                    


MULTİ: ZUHAL VE DİLAN'IN KIYAFETLERİ

**

Aranızda fark eden olmuş mudur bilmem.

Mezarlıkların hep farklı bir havası vardır. Morg gibi. Hep soğuktur mesela. Hiç ısınmazlar. Girdiğiniz anda sizide etkisi altına alır o soğuk hava. Bir ürperti gelir, istemsizce iç geçirirsiniz. İsterseniz sevdiğiniz biri olsun isterseniz hiç tanımadığınız.

Yinede önünden geçerken tüyleriniz diken diken olur.

Ben ilerlerken Sarp bir anda duraksayınca geriye dönüp baktım. Gözlerini kapatmış bir şeyler fısıldıyordu. Yanına gittiğimde ''Masal Şahmaroğlu, Masal Şahmaroğlu, Masal Şahmaroğlu, Masal Şahmaroğlu..." diye yinelediğini duydum.

Tahtada yazan isme kendini alıştırıyordu. İlk kez babası sandığı Haluk'un ismini bu şekilde okuduğunda o günden beri mezarlıklara gelemez olmuştu. Şimdi yıllar sonra mezarlığa adım atmıştı, kızı için. "İstersen,'' diye fısıldadığımda gözlerini açıp bana baktı.

''Şimdi gidelim. Yarın yine geliriz. İstersen sonraki günde olur. Ne zaman iyi hisedersen ben seninle gelirim.'' Kafasını iki yana salladı. ''Şimdi yapamazsam hiç yapamam. Hem yeter bunca yıl bir yabancı için mezarlıklardan kaçtığım."

Titreyen ellerine baktım. Korkuyordu. Kızının adını okuduğunda beyninin, kalbinin vereceği tepkiden korkuyordu. Suçlu hissediyordu ve bunun suratına bir kez daha çarpmasından ölürcesine korkuyordu.

"Elimi tutabilirsin,'' dedim elimi açıp ona doğru uzatarak. Bakışları elime düştü.

''Yani istersen.''

Ona uzattığım elimi tuttu ve adımlarını sürdürmeye başladı. Minicik bir mezarın başına geldiğimiz an Sarp'ın tuttuğu gözyaşı yanağı boyunca süzüldü gitti. Elimi bırakıp kızının mezarının yanına diz çöktü.

"Prensesim... Baban geldi."

Onun acılı ses tonu içimi burktu. Gözlerime dolan yaşları tutmadım. "Geç kaldım,affet beni Masal'ım. Buraya gelemesemde seni hiç...'' Derin bir nefes çekti ciğerlerine. ''Unutmadım.'' Toprağını sıkarak başını mezar tahtasına yasladı.

"Seni çok özledim be babacım. Çok özledim prensesim. Beni değiştirdin, kendinle beraber büyüttün, güzelleştirdin de niye gittin be kızım? Niye terk ettin ki babayı?"Gözyaşlarımı silerek omzuna koydum avcumu. Varlığımı unutmuş gibi bana döndü.

Dudaklarında belli belirsiz buruk bir gülümseyişle gözlerime baktı. "Seni biriyle tanıştıracağım. Çok seveceksin kızım." Omzundaki elimi tutarak yanına oturttu beni. Elimin birini Masal'ın kızıl toprağına koydum. İçimde öyle bir tufan oluştuki hüngür hüngür ağlamak istedim.

Toprak çok soğuktu.

Şimdi bu küçücük beden bu buz gibi toprağın altında mıydı? Bu haksızlıktı. Onun parkta, sokakta veya odasında olması gerekiyordu. Toprağın altında değil. "Masal...'' diye fısıldadı boğazında katmerlenen acıyla.

"Bu Berfu ablan. Benim eşim. Ve...''

"Ve senin bana yaptırdığın iyiliğin mükafatı. Senin hediyen.'' Gözyaşını silip toprağa sürdü elini. ''O güzel kalbini bağışlamayı kabul etmemiştim,'' dedi kısık bir sesle. ''Bu kararı sen verdirdin bana." Öyle özel bir çocuktuki Masal...

Benim oğluma can olmuştu. Minik kalbinden neler geçmişti öyle. Herkesin bir ömüre sığdıramadığını bir kararla birkaç yıla sığdırmıştı. "Ne yapıyordur sence şu an?'' diye sordu bana. Boğazımdaki yumruyu gidermek istercesine yutkundum.

KALBİM SANA EMANETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin