11.2- Meydan okuma

227 12 2
                                    


Geri çekilmek için kendimi geriye doğru çektim. Beni bırakmamak için o da benimle geriye geldi. Kapıya kafam yaklaşınca kafamın arkasına elini koyarak geri çekildi. Alnını alnıma yasladığında gözlerimi açmadan nefesimi düzene sokmaya çalıştım.

''Sen...'' dedi ve durup nefeslendi. ''Sen gerçekten bana aşık oluyorsun.'' Sık sık nefesler alırken kızmak çok zordu. "Sarp bir kez daha söylersen gerçekten-"

''Gerçekten olacaksın.'' Alnımı geri çektiğimde gözlerini açıp gözlerime baktı. ''Gerçekten kızacağım.'' Yüzü yüzüme yaklaşırken bir kez daha öpme girişiminde bulunacak sandım, kalbim yerinden çıkacak gibiydi.

Ama dudakları kulağımın hemen üstünde durdu.

''Bu arada söylemeye fırsatım olmadı ama defilede çok güzeldin.''

''Geldin mi?'' derken gözlerine bakmak için heyecanla kafamı geri atınca kapıya çarpmaktan kurtulamadım. ''Dikkat!'' dedi fakat yetişemedi. Suratımı buruşturarak kafamın arkasını ovdum. "Geldin dimi?''

''Herhalde geldim." Kavga etsekte beni yalnız bırakmayı gönlü el vermemiş olmalıydı. Onu gördüğümde nasıl heyecanlandığımı hatırlıyordum. Neredeyse tökezleyip mankenlerin düşme kazalarından birini yaşayacaktım.

''Şey...'' dedim ama bu biraz açıklamavari olduğu için cümleyi kafamda toparladım. Yeşil gözleri sorarcasına hâlâ çok yakınımdaydı. ''O elbise-"

"O elbise mevzusuna girme. Aramız açılmasın.''

"Kızdın mı?" Kızdıysa da haklıydı. Bana karışmaya normal bir eşinkinden az da olsa karışma hakkı vardı. Benimde ona. Çünkü bireysel yapacağımız her şey sonunda birbirimizi ilgilendiriyordu. ''Sen hiç kendine baktın mı?'' Kötü anlamda mı yoksa iyi anlamda mı dediğini anlayamadım.

"Fazla cesurdun. Dedimki kendi kendime 'Bu kız bir bana ürkek, bir bana çekingen. Başka herkese cesur.''

''Öyle değil,'' dedim bir heyecanla ama devamını getiremedim. Heyecanıma hatırladığım anılardaki mahçupluk eklenince kafamı eğdim. "Haklısın. Bende rahatsızdım. Ama giymek zorundaydım."

''Bir dahakine çağır beni. O elbiseyi, seni zorlayanlara bende zorla giydireyim." Bir an Sedat Bey'in elbiseyi giymiş hali gözümün önünde canlanınca kendime hakim olamayıp güldüm. O kıllı kıllı bacakları elbisenin altında nasıl sırıtırdı öyle.

Başparmağı alt dudağımın kenarından ortasına doğru kaymaya başlayınca kafamı kaldırıp donan gülümsememle ona baktım. Fimlerdeki 'bakışlarınızı birbirinize kilitleyin ve asla ayırmayın' denen sahneleri yaşıyorduk. Ama bizimkisi gerçekti.

Zira biri 'bitti!' dese yinede gözlerimi ondan alabileceğimi sanmıyordum. Böyle baktığım sürecede onun 'aşık oluyorsun' sözlerine bir bahanem kalmıyordu. Kapı tıklanınca ''Ne var?!'' diye bağırdı Sarp bakışlarını bakışlarımdan çekmeden.

''Abi-"

"Git Sitare. Geliyoruz biz de.''

''Ama Baray, annesini istiyor.'' Bakışlarımı ondan koparacak kelime 'bitti' veya sahneyi bitirici herhangi bir kelime değil 'Baray'mış meğer. Hızla odadan çıkıp Baray'ın odasına girdim. ''Annecim? Ne oldu?''

''Anne!'' dedi yaşlı gözlerle. Hemen yanına gidip yorganın üzerine oturdum. ''Kabus mu gördün annecim? Neyin var?''

''Anne ben bir şey yaptım. Ama kızma nolur.'' Sarılıp öptüm. "Kızar mıyım ben sana hiç oğlum? Ne oldu söyle hadi." Yorganın diğer tarafını açıp mahçup bir ifadeyle bana gösterdi. Altına yapmıştı. Yataktaki ıslaklığa bakıp onu daha fazla utandırmamak için yorganı kapattım.

KALBİM SANA EMANETHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin