Bölüm Şarkısı : Halsey : Hold Me Down
Hermione Granger ilk kez ayak bastığı bu ülkeye hayranlıkla baktı. Hava alanından valizini sürükleyerek çıkmış, uyumayan şehir denen New York sokaklarına adımını atmıştı.
Neredeyse gece yarısını geçen bir saat olmasına rağmen sokaklar cıvıl cıvıldı.
Her tarafta insan vardı. Bu İngiltere'de alışıla gelmiş bir durum değildi. İngiltere'de gece yarısı sokakta sayılı insan olurdu.
Elindeki bavulu sürüklerken geceyi geçireceği bir otel aramakla meşguldü. Fakat saat gece yarısı iken New York gibi büyük bir şehirde boş otel odası bulamayacağını hesaba katmamıştı. Belki de girdiği 7. otelde de boş oda olmamasına rağmen üzülemiyordu. Etrafındaki her şey o kadar canlı ve yeniydi ki, insan istemsiz bir şekilde gülümsüyordu.
Karşı karşıya geçmek üzere trafik ışıklarına yol aldığı sırada az daha siyah son model bir spor arabanın altında ezilecekti. Arabanın sahibine küfürler yağdırarak bir sokağa ulaştığında hafif bir endişe doldu içine. Burası diğer sokaklara kıyasla daha tekinsiz ve karanlıktı. Ortamdaki mekanlarda tüketilen alkol kokusu daha şimdiden kızın burnuna ulaşmıştı bile. Ve bu baş ağrıtıcı şekilde ağırdı.
Hermione bu sokağın tekin bir yer olmadığını ilk görüşte anlamıştı.
Valizini kendine biraz daha yanaştırdı. El çantasını ise koluna iki kere doladı. Hiçbir şeyinin çalınmasına müsaade edemezdi.
Tam o sırada yanına gelen kumral kıvırcık saçlı bir adam ilişti gözüne.
Adam tükettiği fazla alkolden dolayı iyice dağılmış, muhtemelen barda çıkan bir kavga sonucu üstündeki tişörtünün birazı yırtılmıştı.
Genç cadı, adamla aralarında esen gerilim rüzgarlarını erkenden hissetmiş ve adımlarını hızlandırmıştı ki adam kızın elinden tutup onu kendine çevirdi.
"Pürüzsüz bir cilt. Mükemmel fizik ve sütun gibi bacaklar... Baya seksi bir şeysin sen." Genç cadı adamın sürekli şortun açıkta bıraktığı bacaklarına bakmasından rahatsız olmuştu. O, bu şort denen şeyi hava sıcak olduğu için giyiyordu. İnsanlara kendini sergilemek için değil fakat hala bazı geri kafalı insanlar bunu anlayamıyordu...
"Bu gece biraz eğlenmeye ne dersin bebeğim." Adam kolunu kızın omzuna atmış niyetini belirtircesine kıza bir bakış atmıştı. Hermione ise saniyesinde adamın kolunu omzundan atmıştı. Asasını çıkarırsa bu adamı hemen etkisiz hale getirebilirdi ama hırkasının cebine ulaşması için adamı biraz oyalamalıydı.
Tam adamı oyalayacağı sırada bir gölge gördü. Onları izlediğine emin olduğu bir gölge...
Bu bu gölge işinden önce uğraşması gereken bir ayyaş olduğunu fark etmesi üzerine hafif cilveli bir ses tonunda "Nasıl eğleneceğiz ki?"diye zordu. Adam zar zor ayakta olduğu için alt etmesi çok kolay olacaktı.
"Ben sana gösteririm bebeğim" diyip kızı öpmeye hazırlanan adam kızın asasından çıkan bir "sersemlet" büyüsü tarafından geriye savruldu. Geri savrulmasıyla başını çarpan adam eliyle başını ovuşturdu.
"Bir daha asla bir kadına yan gözle dahi bakamayacaksın" derken genç kadının gözlerini kan bürümüştü. Yıllar önce yaptığı, ve hala pişman olmadığı o şeyi bu adama da uyguladı. Tüm gücüyle adama bir yumruk* atarken kendini çok iyi hissediyordu.
Adamın ayaklanıp bir anda kaçmasıyla Hermione ufak bir kahkaha attı. Bu adamın yarın bu olayların hiçbirini hatırlayamayacak kadar sarhoş olması ne üzücüydü. Halbuki sabah tüm bu olanları hatırlayabilirse bir kadının ne kadar güçlü olabileceğini her daim hatırlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Last Time | Dramione
FanfictionHer şey planlandığı gibi mi gider? Yoksa her daim hayallerimizden vazgeçecek sebepler var mıdır? İşte Hermione Granger o günün ardından hayatının tamamen alt üst olduğunu hissediyordu. Hayallerinin hepsinin yıkıldığını,kırıldığını... Peki hayat ona...