16.Bölüm | Kelepçe

1.5K 148 166
                                    

Bölüm Şarkısı: The Weekend - Earned İt

...

Yaşadıklarımızın fiziksel olarak izleri geçse de asla ruhen bıraktığı yaralar dinmeyecektir. Hermione Granger gece yarısı sessiz bir çığlıkla kabusundan uyandı. Gözleri kapalı, elini kalbinin üstüne koyarak derin derin nefesler almaya başladı.

Tüm kabusları bir yere kadar aynı sayılırdı. Aynı savaş, aynı kaos görüntüleriyle iç içeydi. Artık monotonlaşan bu kabusların verdiği hisler ise her daim farklıydı. Bir uçurumdan aniden kendini bırakmak gibiydi. Bazı anlar korku, bazı anlar acı, bazı anlar ise katıksız cesaret içerirdi. Sabah olunca ise her şey yerli yerinde dururdu öylece. Hiçbir şey olmamış gibi.

Melankolik rüyasından kalan son görüntüleri de kovarak yataktan kalktı.

Arkasını dönüp göz ucuyla bembeyaz örtülerin içinde uyuyan Draco'ya baktı. Artık birlikte uyuma mevzusunda direnmiyordu. Tüm bedeni, tüm gece Draco'nun sıcaklığıyla örtünmek isterken direnmek anlamsızdı. Aynı şekilde Draco'nun da bulundukları bu durumdan hoşnut olduğunu düşünüyordu. Ama o şimdi kendini dünyadan soyutlamış gibiydi. Her şeyden habersiz derin bir uykudaydı.

Hiçbir absürt düşüncesine sebebiyet vermeden banyoya yöneldi. Bunu gece yarısı yapmasının bir anlamı olduğunu düşünmüyordu ancak soğuk suyun onu rahatlatacağına emindi. Olabildiğince sessiz adımlarla banyoya doğru yol aldı.

Suyu açarak küvetin dolmasını bekledi. Küvet su ile dolarken yavaşça kıyafetlerinden kurtulmaya başladı. Aynada kendine baktığında acı bir gülümseme yerleşti dudaklarına. Kabuslarının daha da gerçeğe yakınlaştığını farketti. Uzun süre kendini inceledi. Gözleri önce köprücük kemiklerinin oralarda bulunan yara izlerine takıldı. Biraz daha aşağıda silik bir şekilde duran Antonin Dolohov'un lanetini yakaladı. Birkaç tane daha yara izinin ardından en sonunda kolunda öylece duran artık eski bir yara izi şeklini almış bulanık yazısına gözleri kaydı.

Bu izden utanmıyordu. Bir izin onu olduğundan değerli ya da değersiz hissettirmesine izin vermezdi.

Küvet iyice dolduğunda bakışlarını aynadan çekerek küvetin içine girdi. Küçük bir büyü fısıldayarak küveti köpüklerle doldurduğunda tamamdı.

Dalgın gözlerle başını küvetin kenarına yasladı. Böyleydi işte. Savaşı atlatmış olabilirlerdi. Ancak yaşananlar her daim zihninde ona işkence etmek için duracaktı. Kafasındaki düşünceleri saniyelik olarak kenara attı.

New York'ta olmak bu olmalıydı. Banyosu bile New York'un harika manzarasını izleyecek şekilde dekore edilmişti.  Bir gökdelenin üst katlarında oturmanın en büyük artısı buydu işte. Kendini köpüklere iyice gömerken tamamen açık perdelerden eşsiz yağmurlu New York manzarasını izlemeye başladı.

...

Draco içgüdüsel olarak yanında yatan biri olmadığını hissetmişti. Yine de kontrol etme amaçlı diğer tarafa döndüğünde kızı orada göremedi. Saate baktığında ise saatin gece yarısını biraz geçtiğini farketti.

Hermione'nin muhtemelen su içmeye gittiğini düşündü. Birkaç dakika yatakta sağa, sola dönüp uyumaya çalıştığında bu girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. Uyandıktan sonra çoğu zaman tekrardan geri uyuyamazdı. En sonunda pes ederek yataktan kalktı.

Kızı gece gece biraz sinir edip, eğlenebileceğini düşünerek mutfağa doğru yol aldı. Kendi uyuyamıyorsa Hermione'yi de uyutmayacaktı.

The Last Time | DramioneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin