Bölüm Şarkısı: Taylor Swift - Wildest Dreams
Tam tahmin edemediğiniz bir anda en tahmin edilemeyecek şey meydana gelir. İşte Draco Malfoy şuan bu sözün doğru olduğunu anlamıştı.
Draco saniyelik bir şokun arkasından kızın içeri geçebilmesi için biraz kenara çekildi. Kız içeri geçtiğinde alnına yapışan ıslak saçlarını geriye attı. Draco bunun başına geleceğini düşünmemişti. O mektubun şuan gündeme gelmesi hiç iyi olamayacaktı. Hem de hiç...
Hermione Granger elindeki mektup ile gülü kırılmasından korktuğu bir porselen gibi kavramıştı
"Sanırım konuşmamız gereken şeyler var"
Hermione, Draco'ya hak verircesine kafasını salladı. Salona geçmeden önce asasıyla tüm kıyafetlerini kurutmayı da unutmadı.
Sonunda salona geçtiklerinde Draco kızın elindekileri yavaşça aldı. Gülü iyice inceledikten sonra mektubu okumaya başladı. Oda çok sessizdi. Odada sadece ikisinin hızla aldığı nefes sesleri yankılanıyordu.
"Bulmuşsun..." diye mırıldandı genç Malfoy yavaşça. "Bunu çok önceden bulup okumadığını sanıyordum?"
Hermione cesurca Draco'nun gözlerinin içine baktı. "Ben bunu daha önce bulmalıydım. Belki-" dedi ve iç çekti. "Belki her şey daha farklı olabilirdi."
"Haklısın, her şey daha farklı olabilirdi. Sana bu mektubu okuduktan sonra yakmanı söylemiştim. Peki neden geri geldin? Benden nefret ettiğini sanıyordum." diye cevap verdi Draco. Bunun olmasını istemiyordu. Kızın onun yanına açıklama için gelmesi başına gelebilecek en kötü şeydi. Yapabilecek bir açıklaması yoktu çünkü...
Hermione nazikçe koltuğa oturdu. Bunun nedenini o da bilmiyordu. Neden gelmişti ki? İçinde büyüyen endişe ve paranoyayı hissedebiliyordu. Vereceği bir cevabının olmaması ise başlı başına buraya gelmesinin hata olduğunu ona hatırlatıyordu.
"Ben... Ben bilmiyorum. Ama bunu yapamazdım. Sanırım bu mektubu yaksaydım hayatımın belki de en güzel zamanlarının anılarını yakmış olurdum. Ve bu bana yakışmazdı.'' Hermione cümlesini bitirdiğinde gözlerinin dolduğunu hissediyordu. Ne ara bu kadar güçsüz olmuştu ki? Onun gözlerinin içine baktığında her şey silinmiş gibi hissediyordu. Bunun olmaması gerekirdi. Onun karşısında tekrar güçsüz kalmaya dayanamazdı. Bunu tekrar yaşayamazdı.
Draco, kızın hemen yanına geçip oturdu. Muhtemelen olmaları gerekenden fazla yakınlardı. Ama bu bir sorun değildi. Hemen yanında ağlayan Hermione şuan tek ilgi odağıydı. Draco elindeki mektuba bakıp bir iç çekti. Yaşadıkları her şey onunla birlikte olan silik bir anı gibiydi. İnsanın ruhunu dinlendirecek kadar güzel anılardı hem de.
Flashback
''Draco?'' diye seslendi genç cadı ihtiyaç odasının kapısını ardından örtmeden önce. Gereksiz ve saçma eşyalar arasında ilerledikten sonra koltuğun üstünde uyuyan sarışın sevgilisini farketti. Hermione ona iyice yaklaştı. İçinde tatlı bir duygu vardı. Sevgilisinin üstüne koltukta duran battaniyeyi örttü. Uyuyan çocuğu uyandırmamaya özen göstererek koltuğun önünde diz çöktü ve uyurken bile asaletini kaybetmeyen sevgilisini izledi.
Derin derin aldığı nefesler kızın eline çarpıyordu. Ve bu genç kızda tatlı bir tebessüm oluşturdu. Yüzündeki tebessüme son vermeden ellerini çocuğun saçlarına koydu. Draco'nun ipek gibi sarı saçları elleri arasından kayıyordu. Bu huzuru hiçbir şey bozamazdı. Ne kadar süre orada oturduğu ve Draco'nun saçlarını okşadığı hakkında bir fikri yoktu. Ama bir süre sonra uyuyan sevgilisinin hafifçe sırıttığını farketti. Bu çoktan uyandığına işaretti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Last Time | Dramione
FanficHer şey planlandığı gibi mi gider? Yoksa her daim hayallerimizden vazgeçecek sebepler var mıdır? İşte Hermione Granger o günün ardından hayatının tamamen alt üst olduğunu hissediyordu. Hayallerinin hepsinin yıkıldığını,kırıldığını... Peki hayat ona...