(Birkaç kişiden 25.Bölümün bildirimleri ulaşmadığına dair mesajlar aldım. Eğer okumadıysanız bu bölümden önce onu okumanızı öneririm.)
...
Bölüm Şarkısı: Ed Sheeran - Photograph
...
Saat henüz sabahın altısı bile sayılmazdı...
Kadın sıcacık yatağını terk edip üstüne beyaz sabahlığını geçirdi. Eli kulağındaki bahar ayı çabucak gelmiş ancak bugün beraberinde kuvvetli bir lodosu da getirmişti. Buna aldırmadan odasından ayrıldı. Bugün farklı bir hava vardı sessiz evde. Kasvetli koridordan geçerken duyduğu tek şey kendi ayak sesleriydi. Karanlığa doğru fısıldarcasına derin bir nefes verdi. Ancak buna rağmen tüm ürpertici havayı bir kenara bırakarak bahçeye çıktı.
Son zamanlarda daha iyiydi aslında. Bedensel açıdan olduğu kadar zihinsel açıdan da öyle olduğunu düşünüyordu. Ancak biliyordu hala tam iyileşmemişti. Bir yaranın iyileşme süreci gibiydi bu. Yavaş yavaş kapanmaya başlar ardından kabuk bağlardı. Ancak o yara her ne kadar kapansa da gözle görünür bir iz bırakırdı.
Bahçede bulunan kocaman kiraz ağacının altındaki banka oturdu. Baharın o neşeli tonları şimdiden ağaçta bulunan tatlı pembeden kendini belli etmeye başlamıştı. Sertçe esen rüzgar tenini yumuşakça okşarken toprağın o tapılası kokusunu içine çekti. Akşam yağmur yağmış olmalıydı.
Sabahlığına biraz daha sıkı sarıldı. Elleri karnına doğru kayarken elinde olmadan gülümsedi. Kötü günlerin geride kaldığına inanıyordu. Yeni bir bahar ayı, yeniden bir başlangıç. Fazlasıyla hüzünlü geçen yaşamının bundan sonrasının iyi olacağına emindi. İçten içe bunu bir kuvvetle arzuluyordu.
Yılın sonuna doğru kollarının arasında mini minnacık bir bebeği olacaktı. Bu düşünce bile gözlerinin parıldayıp ışıldamasına sebep oluyordu. Onun bebeği... Sadece ona ait ona anne diyecek küçücük bir bebek... O kadar tatmin edici bir şeydi ki bu.
Sabahlığından sökülmüş bir parça ip bir anda parmağındaki yüzüğe takıldı. Yüzüğünü ipten kurtarırken parmağı yüzüğün üstündeki küçük işlemeleri ezdi geçti. Her ne kadar kendi yüzüğünü vermiş olsa da birkaç gün önce elinde küçük bir kutuyla içeriye girmiş ona gerçek bir nişan yüzüğü hediye etmişti. Kız her ne kadar parmağına şuan bunu taksa da ''Malfoy'' ailesinin simgesi olan o yüzüğü de hatıra niyetine saklamaya kararlıydı.
Parmağındaki şey ise kesinlikle abartılı bir şey değildi. Ancak üstündeki el işlemesi detaylardan pahalı olduğu açık bir modeldi.
Aslında bugünün en büyük sürprizi arkadaşlarına olacaktı. Dün gece Draco ile oturup bebeği açıklama kararı almışlardı. Zaten her şey yavaş yavaş yerine oturmaya başlamıştı.
''Erkencisin''
Hermione alışılmış ses tonundan kimin geldiğini elbette anlamıştı. Biraz kenara kayarak onun da oturması için müsaade etti. Draco elindeki kupalardan birini kıza uzattı. ''Böğürtlen çayı'' Hermione teşekkür ederek adamın elinden kupayı kaptı. ''Uyku tutmadı sanırım''
Draco çayından bir yudum aldı. ''Geç uyanmayı sevmediğimi biliyorsun. Günün tamamı kayboluyor gibi hissettiriyor'' Hermione onu onayladı. Esen rüzgar daha da artarken yüzüne siper alan saçlarını önünden çekti. Yan gözle Draco'ya baktığında onun da aynı dertten muzdarip olduğunu fark etti.
''Saçlarım'' dedi sızlanarak Draco. ''Rüzgardan nefret ediyorum'' Hermione elindeki kupayı banka dökülmeyeceğinden emin olduğu bir şekilde bıraktı ve Draco'ya doğru yöneldi. Elini çocuğun pamuk yumuşaklığındaki saçlarına getirdi. Elinin bir hamlesiyle saçlarını biraz daha dağıttığında geri çekilip eserine gururla baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Last Time | Dramione
Fiksi PenggemarHer şey planlandığı gibi mi gider? Yoksa her daim hayallerimizden vazgeçecek sebepler var mıdır? İşte Hermione Granger o günün ardından hayatının tamamen alt üst olduğunu hissediyordu. Hayallerinin hepsinin yıkıldığını,kırıldığını... Peki hayat ona...