Bölüm Şarkısı: Beyonce - Halo
Hermione yattığı yerin bir yatak olmadığını uyandığı gibi hissettiği ağrıdan anlamıştı. Yavaşça doğruldu ve koltuğun öteki ucunda uyuyakalmış Pansy'i farketti.
Tüm gece yapılan dedikodu ve muhabbetten sonra iki kız da yorulmuş koltuğun köşelerinde uyuya kalmışlardı.
Hermione ayılabilmek adına gözlerini ovuşturdu ve gözlerinin üstüne düşen buklelerini arkaya attı. Tam o sırada yandan gelen küfür sesiyle durakladı.
"Siz Slytherinler asla sabah insanı değilsiniz değil mi?"
Pansy rahatsız bir yerde uyanmış olmanın verdiği huzursuzluğu hemen üstünden atmış ve sahip olduğu tek kız arkadaşına dönmüştü. "Sanada günaydın" diye mırıldandı.
Ellerini, yüzlerini yıkadıklarında Pansy gitmek için hazırlandı. "Herm sen de gelsene. Theo, Blaise ve ben kahvaltı yapmaya gideceğiz."
Hermione Theo'nun adıyla bir kaç saniyelik kısa bir şoka girdi. "Theo? Theodore Nott olan mı? Cidden siz tüm Slytherinler Amerika'da mısınız?" Pansy kıza göz kırptı. "Savaştan sonra dinlenmek isteyen tek sen değilsin." Hermione nedenini anlamıştı. Bu Slytherin tayfası her ne kadar savaşta iyi tarafta olmaya çalışsa bile hala önceden yaptıklarını affetmeyen kişiler vardı.
"Draco da geliyor mu?" diye sordu sessizce. Draco geliyorsa gitmeyecekti. Onunla yeniden karşılaşma düşüncesi fazlasıyla canını sıkıyordu. Bir de o son görüşmelerindeki münasebetsiz sarılma göz önüne alındığında bu his ikiye katlandı.
"Ah o mu? Eski sevgilini sorman çok hoş ama bugün gelmeyecekmiş. Huysuz ne işte beklersin!" dedi Pansy ve kahkaha atmaya başladı. Pansy'nin yüzündeki bulaşıcı gülümseme ona da bulaştı. Ancak gözleri masadaki takvime kaydığında o gülümsemesi silindi. Boş ve hissiz gözlerle dakikalarca takvimdeki güne baktı.
Bugün o gündü...
Draco'nun şuan ne halde olduğunu sadece tahmin edebilirdi. Tahminen tüm gece uyumamıştı ve kriz geçirip tüm evini dağıtmıştı. Ve Hermione Granger bu tahminlerinin doğru olduğunu da biliyordu. Onu tanımak böyle bir şeydi işte.
"Hadi ama Herm! Dakikalardır o saçma takvime bakıyorsun. Geliyor musun benimle? Lütfen gel çünkü o aptallarla tek başıma uğraşmamış olayım." Hermione kibar bir dille reddettikten sonra Pansy ile vedalaşmışlar Pansy buluşacakları yere doğru ilerlerken Hermione hızlıca üstüne sıradan bir tişört ve tayt giymişti. Artık aralarında bir şey kalmamış olabilirdi ama Hermione Granger, onu bugün yalnız bırakacak biri değildi.
Tüm düşünceleri ve hisleri onu tek bir yere yönlendirirken kapısını kapattı.
...
-Flashback-
"Draco cidden nereye gittiğimizi söylecek misin?" dedi Gryffindorlu cadı heyecanla. Hogsmade gezisindelerdi ve Hermione bir yolunu bulup Draco'nun yanına gelebilmişti. Oturup biraz vakit geçirmeyi amaçlamıştı ancak Draco onu bir yere sürüklüyordu. "Tanışmanı istediğim biri var"
Hermione nasıl bir tepki vereceğini bilemedi. Draco'nun arkadaşlarını zaten tanıyordu. Anne ve babasıyla tanışmak zaten saçmalıktan öte bir şeydi. Gittikçe merakı artarken kuytu bir sokağa girdiler.
"Bak Draco cidden şaka kaldırabilecek günümde değilim. Ve bizim bu sokakta ne işimiz var? Burası karanlık ve tenha-"
Sözerinin bölünmesini sağlayan şey biraz ileride gördükleri kadın silüetiydi. 1.70 civarlarında bir boyu vardı. Cübbesinin şapkasıyla saçlarını örtmüş olmasına rağmen omuzlarına dökülen saçlarından sapsarı saçları olduğu anlaşılıyordu. Altın sarısı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Last Time | Dramione
FanfictionHer şey planlandığı gibi mi gider? Yoksa her daim hayallerimizden vazgeçecek sebepler var mıdır? İşte Hermione Granger o günün ardından hayatının tamamen alt üst olduğunu hissediyordu. Hayallerinin hepsinin yıkıldığını,kırıldığını... Peki hayat ona...