"Üşüyorum"

259 47 12
                                    

Mutfağa gidip bir kaç şey atıştırdı. Hiç yemek yiyesi yoktu ama elinde kalan tek şey yemek yemekti. Kitabı bir süre açıp okuyacağını sanmıyordu. En iyisinin yatmak olduğuna karar verdi ve bu kararı üzerine merdivenlere yöneldi. Yavaşça merdivenlerden çıkarken onu izleyen biri olduğu hissine kapıldı ve ne yaptığının farkına varmadan aynalara döndü. Bir kaç saniyelik de olsa onu izleyen iki çift gözle karşılaşmayı beklemiyordu

Hızla gözlerini kapattı ve bunu görmemiş olmayı diledi. Neler oluyordu? İlk gün bir yüz ve ikincisinde de iki çift göz mü?! Gözlerini korkuyla açtığında ise karşılaştığı yine kendi gözleriydi. Hızlı adımlarla merdivenlerden çıktı. İkinci katta daha önce bakmadığı odaların kapılarına takıldı gözü. Kendi yatak odası, çocuk odası, giysi dolabının olduğu küçük bir giyinme odası, herkesin kullanabileceği ayrıyetten ortak bir banyo ve çalışma ofisi tarzı bir yer dışında bir oda daha bulunuyordu

Oraya neden daha önce gitmediğini bilmiyordu. Ve gariptir ki evi gezdirirken evin sahibi de onu oraya sokmamıştı. Neydi oradaki gizem? Neden oraya girmeye kimse yanaşmamıştı? Belki de sadece göstermeyi unutmuştu. Sonuçta evin her yerinde bir gizem olmasına gerek yoktu. Yine de bakmak istedi ve yavaş adımlarla odaya girerek tereddütlü bir biçimde kapıyı açtı. Fakat içerisi kolilerle doluydu. Sadece boş bir odaydı ve Namjoon ev sahibine hak verdi. Kimse alıcıyı buraya sokmak istemezdi. Burada ne elde edecekti ki?

Rahatlamış bir biçimde kapıyı kapattığında anahtarı aşağıda unuttuğunu fark etti. Ve tekrardan aşağı inmek zorunda kaldı. Ama bu sefer ikinci merdiveni kullanmıştı. Diğer merdivendeki aynalar sebepsiz bir biçimde onu huzursuz ediyordu. Hızla oturma odasına gitti

Ve masanın üstüne bıraktığı kitabın yanında olan anahtarı aldı. En iyisi ona denileni yapmaktı. Ne olacağını da merak ediyordu. Bu yüzden anahtarı boynuna taktı ve dikkat çekmemesi için bluzunun içine soktu. Daha sonra kitabı da alarak tekrar merdivenlerden çıktı. En azından merdivenlerin arasındaki koridora gitmek zorunda değildi. Orası full aynayla kaplıydı ve aynalar hele de bu evdelerse onu hiç hoşnut etmiyordu

O koridorda hiç bir şey yoktu. Sadece küçük sehbalar ve onların üstünde de vazolar vardı. Koridorun sonuna hiç gitmemişti. Çünkü biraz karanlık kalıyordu. Ama orada da hiç bir şey yoktu. Bir duvarın nesini görmek isterdi ki insan? Belki de büyük bir aynaydı. Odasına gitti. Kitabı makyaj masası tarzında üstünde o meşhur odak noktası aynayı bulunduran masaya koydu. Ve üstüne daha rahat bir şeyler giyerek uyumak için yatağa yattı. Ama bu sefer başını yastığa koyar koymaz uyumamıştı. Herhalde pek yorgun hissetmiyordu kendini. Neyseki çokta uzun bir süre uyanık kalmadı. Bir iki kez uyanmış ve mutfaktan su içmişti. Onun dışında ise hiç kalkmadı. Ta ki o korkunç ana kadar

"Ah hadi ama! Bir gün ara versen ölür müsün sanki! Dong Sun da Dong Sun! Bu evde Dong Sun falan yok!"

Ama yanılmıştı. Neden bu şekilde yakındığını bilmiyordu. Sadece çığlıklar sinirini bozmuştu. Ve ilk günkü korkusundan eser yoktu. Ama yine de yanılmıştı işte. Çığlıklar bu sefer Dong Sun'dan medet ummuyordu. Aslında sesin yalvardığı kişi, tam olarak kendisiydi

"BANA YARDIM ET NAMJOON! YALVARIRIM SANA! DİĞERLERİ GİBİ GİTME! Burası çok soğuk! Üşüyorum..."

The Cursed MirrorsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin