Terazi Dengesi

199 41 12
                                    

"Dürüst olmak gerekirse yok"

"Olma dürüst"

"Neden beni sevmiyorsun ki?"

"Seni sevmediğimi de nereden çıkardın?"

"Sana yardım etmemi istemiyorsun, sürekli tersliyorsun, hep kızıyorsun"

"Sadece iyiliğini istiyorum"

"Bu iyiliğimi istemek değil"

"Anlamıyorsun Namjoon"

"Baksana bence ikimizde birbirimizi gerçekten anlamıyoruz"

"Nereye gidiyorsun?"

"Benden kurtulacaksın işte. Neden neresi olduğunu sorguluyorsun?"

"İstediğim şeyleri başarmak için hiç bir zaman iyi biri olmadım"

"Ne?"

"İstediğim şeyi başarmak için, asla iyi biri olamadım"

"Ne demek bu şimdi?"

"Sadece seni kendimden uzaklaştırmak istedim çünkü bana yardım etmeni istemiyorum. Bunun için seni tersledim ve kalbini kırdım. Ne iyi bir insan ne iyi bir yansıma hiç biri değilim ben. Ne zaman bir iyilik yapmak istesem batırıyorum hep dibe batıyorum. Burada kalmak kesinlikle hak ettiğim bir ceza"

"Öyle düşünme. Neden iyilik yaptığından dolayı ceza alasın ki?"

"Hiç düzeltmeye çalışma. İyilik yapmak istediğimde ne yaptığımı gördün"

"İyi ama bu bir suç değil ki"

"Boşver. Saat bire geliyor. Git sen. Benim yapmam gereken küçük bir iş var"

"Ne işi? Hey! Seok Jin?!"

Namjoon'un seslenmesi bir şeyi değiştirmedi. Aynadaki yansıma çoktan kaybolmuş yerine kendisi gelmişti. O sırada saatin çanları 1'i gösterdi. Namjoon umutsuzluk içinde tekrardan merdivenlerin başına geldi. Sönük olan meşale birden yanmaya başladı. Namjoon meşaleyi eline aldı ve önüne tutarak merdivenleri çıktı. Ne yapar hiç bilmiyordu sadece üstünü değiştirip yatacaktı o kadar. Yine normal yaşamına dönecekti. Keşke Seok Jin ona bir şeyler anlatsaydı ama bu fikre yanaşmıyordu. Çıkış yolunu söylemememekte ısrar etmesi onu daha da meraklandırıyordu. Merdivenleri düşünerek yavaş adımlarla çıktı ve meşaleyi oradaki yere koydu. Kapıyı açtı ve tekrardan kapının olduğu odaya geldi. Bu sefer oranın kapısı da açıktı. Kendi odasına gitti ve anahtarı makyaj masasının üstündeki küçük ahşap kutuya koydu. Yatağa oturdu ve olanları bir kez daha düşündü. Tabii yorgunluğu ne kadar izin verirse

Lanet siyah beyaz kitaplarla dolu odaya geldiğinde karşısında Seok Jin'i görmeyi planlamıyordu. Seok Jin'le rahatça konuşmak için Dong Sun'a dönüştü

"Kusura bakma Seok. Bu gün Dong Sun'un tıkılı olduğu aynayı getirmedim. Onun dehşete kapılan yüzünü görmeliydin"

Yüzünün her zerresinden öfke ve nefret okunan Seok Jin'e baktı. Kaşları çatıldı. Neden böyle bir şekilde karşılanıyordu? Seok Jin her zaman efendisine saygı duyardı, onun önünde yerlere bile kapanırdı gerektiğinde ama şimdi yumruklarını sıkmış öfkeyle ona bakıyordu. Kendi kılığına geri döndü. Kukuletası altında boş bir iskelet tarzında bir şeydi işte. Kısacası insanların Azrail olarak göstediği şeye benziyordu. Tek fark elinde Azrail'in elindeki çapaya benzeyen şey yoktu(Harry Potter izlediyseniz direk ruh emici kılıklı işte)

"Sorun nedir Seok Jin? Neden öfkelisin?"

"Neden öfkeliyim? Öyle mi? Ne yapmaya çalışıyorsun?! Ha?! Ne yapmaya çalışıyorsun?!"

Hayatında ilk kez saygı ekleri olmadan ona karşı konuşuyordu ve sesini yükseltiyordu. Bu tavrına kızmamıştı o hiç bir zaman öyle ahım şahım biri olarak saygı görmeyi dilememişti zaten. O yüzden ona saygısızlık yapılması pek de önemli değildi onun için sadece bu tavrın nedenini merak ediyordu

"Ne yapmışım?"

"ONA ANAHTARI VERMİŞSİN! RESMEN AYNANIN İÇİNE DAVET ETMİŞSİN ONU! NE YAPMAYA ÇALIŞIYORSUN?!"

"Durum sandığın gibi değil Seok-"

"NE SANDIĞIM GİBİ DEĞİL?! Sana her zaman saygı duydum! Sana olan sözlerimde çok dikkat ettim! Senin hep iyi biri olduğunu ve bu durumumu hak etmediğimi düşündüğünü sandım! SENİ İYİ BİRİ SANDIM! SANA EFENDİM DEDİM! SEN NE YAPTIN HA?! SEN NE YAPTIN?!"

"S-"

"Kendine yeni kurbanlar arıyorsun belki de. Sıkıldın benden. Ha?! Yanılıyor muyum?! Ne yapacaksın?! Ona da mı iyi biri gibi davranacaksın?! Belki burada bana "Seni buradan çıkaramam" derken yalan söylüyordun! Belki de beni buradan istediğin zaman çıkarabilirdin ama tek isteğin sürünmemdi!"

"Hayır. Ben gerçekten seni çıkarma yetkisine sahip değilim. Seni buradan bir insan çıkarabilir"

"Tabii aradığın insan da Namjoon değil mi?! Sıkıldın benden! Azıcık da onunla eğleneyim diyorsun! PİSLİĞİN TEKİSİN SEN! SANA KORKUNÇ GÖRÜNTÜNE RAĞMEN ÇOK BİLGE VE İYİ KALPLİ OLDUĞUNU SÖYLEMİŞTİM! HEPSİNİ GERİ ALIYORUM! PİSLİĞİN TEKİSİN!"

"Seok Jin. Sadece sakinleş tamam mı? Bazı görünen şeylerin sahne arkası çok farklıdır"

"İşte ben de bunu anladım ya! Senin sahne arkasında nasıl biri olduğunu anladım! Ama onu da benim gibi buraya tıkamazsın! DUYDUN MU?! BUNA İZİN VERMEM! O BENİM GİBİ OLMAYACAK! O SENİN KURBANIN OLMAYACAK!"

"Seo-"

O daha konuşamadan Seok Jin çoktan buharlaşıp başka bir odaya gitmişti. Ne olduğunu çok net bir şekilde anlamıştı emindi ki Seok Jin de bunu iyi bir şekilde anlayacaktı. Bu terazi dengesinin ancak sevgiyle bozulacağını anlayacaktı...

The Cursed MirrorsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin