Küçük Bir Anlaşma

185 32 15
                                    

"Terazi dengesi ne peki?"

"Bak-"

"Seok Jin"

Arkasına döndü ve gözlerinin içine baktı

"Bana yalan söyleme"

İşte o zaman boğazı düğümlenmiş gibi hissetti. Pes ediyordu artık. Beyaz bayrak. Madem bu kadar çok öğrenmek istiyordu ona söyleyecekti. Tek kurtuluş yolu olan terazi dengesi nedir ona söyleyecekti. Tekrardan konuşmak için beklemesi gerekti

"Kitap. Lanetin çıktığı yer büyülü bir kitap. Kurgulardaki gibi kahverengi deri bir kaplık ve ağır bir şey değil. Öyle bir kitap ki eline aldığında hem çok ağır hem de kuş tüyü kadar hafif, kapağı hem çok sert hem de pamuktan bile yumuşak, sayfaları parlak ama aynı zamanda soluk, çok soluk. Kitabı açmayı başardığın an..."

Devam etmek istemedi. Daha doğrusu kafasındaki anıları geçiştirene kadar. Yaptığı aptallığa hala bir anlam veremiyordu. Neden bu kadar aptaldı sanki? Nasıl bu kadar kör olabilmişti? Nasıl görememişti gerçeği? Namjoon onu dikkatle dinliyordu. Devam etmesi gerektiğini hissetti

"...aynalarla bir bağ kurarsın öteki taraf ile durduğun yer arasındaki bir kapı bir nevi. Yansıma sana davet için bir el uzatır ve sen de o eli kabul edersen, yani o eli tutarsan içeri çekilirsin, aynaların içine. "Biri dış dünyaya adımını atarken, öbürü yere basamaz". Sen yansımaya dönüşürsün, aynaların içindeki yansıma ise eskisi gibi insan olur. Eğer o eli kabul edersen, çıkardığın yansımanın yerini doldurmak zorunda kalırsın. Terazi dengesi budur; yansıma insana dönüşürken sen yansıma olursun"

Namjoon'un şaşırmış yüzüne baktı. Şimdi olanları daha iyi anlıyordu. Dong Sun bu yüzden ona bir el uzatmıştı yardım istemek için değil içeri çekmek için. Yani buydu. "Kimse soğuğu sevmez" tek kurtuluş yolu derken kastettiği buydu. Seok Jin güldü. Namjoon'un bunu kabul edip etmeyeceğinden emin değildi. Meydan okurcasına ciddiyetsiz bir teklifte bulundu

"Söyle bana Namjoon. Eğer ben sana kitabın yerini söylersem ve o kapı açılırsa ben sana el uzattığımda aynaların içine olan davetimi kabul eder misin? Sonsuza kadar..."

İşte bu konu onu aşıyordu. Hayır, tabii ki de kaçıp gitmeyecekti. Reddedemezdi ama kabul edebilir miydi? Bilmiyordu. O an daha farklı bir şey fark etti. O Seok Jin'i o aynaların dışında istemiyordu, o Seok Jin'i yanında istiyordu. Ama yine de bu tek kurtuluş yoluydu. Seok Jin'i kurtarmak istiyorsa bu tek şansıydı. En fazla neler olabileceğini düşündü. "Son zamanlarda baya ünlenmiş genç yazarlardan biri olan Kim Namjoon taşındığı yeni kasabada kayboldu. Kendisinin izine rastlanılamadı"...

"Bir yansıma kitap okuyamaz" kitaplar onun dünyasıydı ama bu dünyadan onun için vazgeçemez miydi? Bilmiyordu. Zaten bu soruya hemen "Evet" diyemezdi ya da hemen reddedemezdi. Ne yapacaktı? Bu karışıklıktan onu kurtarabilecek bir teklif sundu Seok Jin. Kabul etmemesini umuyordu. Hayır, kabul etmezdi. Edemezdi. Kimse bunu istemezdi değil mi? Bu anlaşma onun gitmesini sağlayacaktı, ona göre...

"Dürüst olalım Namjoon. Burada öylece hiç bir şey olmamış gibi yaşayamazsın. Önünde iki seçenek var. Zorunlu değildi ama gitmeyeceğine göre bence zorunlu kılabiliriz. Küçük bir anlaşma. Tıpkı önceki gibi. Kârlı çıkabilirsin. Yarın bana bir cevap getir ya yansıma olacaksın ya da çekip gideceksin. Eğer çekip gitmeyi seçersen gerçekten gitmek zorundasın. Anlaştık mı?"

"Peki yansıma olmayı seçersem bana kitabın yerini söyleyecek ve seni kurtarmama izin verecek misin?"

Yutkundu

"Evet"

"Söz mü?"

"...söz veriyorum Namjoon. İ-izin verceğim"

Gülümsedi. Fısıldarcasına çıkan sesi geceye karıştı. Sessizdi, hatta bu derin geceden daha sessiz

"Anlaştık..."

The Cursed MirrorsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin