D-10-

565 404 23
                                    

Sesler yaklaştıkça titremeye başladım. Çok fazla korkuyordum. Her şey böyle bitmemeliydi.

Çöp konteyner çok büyük olduğu için Emre'nin nerede olduğunu göremedim.

Telefonumun fenerini sesler yaklaşınca kapatmıştım. Feneri açsam görmeyeceklerini bilsem de açmaya korkuyordum.

İnanamadığım bir şey oldu. Sesler gitmişti artık polis seslerini duymuyordum.

Emre'yi farketmemle ona "Biraz daha bekleyelim." dedim. Bir süre daha bekledikten sonra kapağı hafif bir şekilde kaldırarak etrafa baktık.

Gittiklerinden emin olduğumuz için dışarıya çıktık. Kurtulduğumuza çok sevindiğimden leş gibi kokmamızı sorun etmedim.

-Şimdilik polisleri atlattık. Eve nasıl gideceğiz? Arabam restoranın önünde kaldı.

Emre'nin cümlesiyle sevinmem son buldu. İşin en zor kısmını atlatmadan sevinmek olmazdı.

-Az ileride taksi durağı var. En iyisi taksiyle gitmek.

Emre'nin beni onaylamasıyla hızlı adımlarla taksi durağına vardık.
Aşırı derecede pis olduğumuz için ilk başta taksici bizi almak istemedi. Israrlarımızla ikna ettik.

Yol üzerinde ilk benim evim olunca Emreyle vedalaşıp taksiden indim. Merdivenleri çok hızlı bir şekilde çıktım.

İlk iş olarak duşa girdim. Duştan çıktıktan sonra Emre'yi aradım. Hiç bir sorun çıkmadığını öğrenince yarın öğlen 4'te bizim arka sokakta buluşmaya karar verdik.

Arka sokaktakilerin hiç birini tanımadığımdan orada rahatça yarım kalan cinayetleri inceleyebilirdik.

Polisiye kitabımı elime alıp kaldığım yerden devan ettim. Okurken şu satırlar beni çok etkiledi;

Onlar sonuca ulaştıklarını, sır kapısını araladıklarını zannediyorlardı. Adamın katil olduğunu ispat edip onu idam ettirmişlerdi.

Oysaki, hiç kimse o adamın masum olduğunı bilmiyordu.

Kitap burada bitmişti ama ben etkisinden hâlâ çıkamamıştım. Bu hayatta insanın başına gelebilecek en kötü durumlardan biriydi.

Demek ki, bir insana hüküm vermek için ispat yeterli değilmiş ama o zaman ne yeterli?

Zihnimde bu soruyu tekrarlayarak uykuya daldım.

Sabah uyandığımda evden hazırlanıp çıktım. Taksiye binip kahvaltı yapabileceğim bir restoranda gittim.

Rahat dolaşmamı kaçarken yüzümüzü görmemelerine ve Yavuz amcanın bu mahalleye gelmemesine borçluyum zaten Sakarya'da çok fazla tanıdığım yoktu.

Yavuz amca işine çok bağlı bir insan olduğu için bizim mahalleden başka hiç bir yere gittiğini görmedim. Sanki o mahalleden uzaklaşsa emniyete saldıracaklarmış gibi hissedip uzaklaşmazdı.

Restoranda kahvaltımı yapınca buluşmak için erken olduğundan aklımdaki soruları yanıtlamaya çalıştım.

Aklıma en çok takılan konuysa Aslı ve Duru'nun birdenbire Hayal ve Burcu'dan yardım istemesiydi.

Birde Sevda teyze var. Hayal ve Burcu ondan şüphelendiklerini söylemişlerdi. Emre de şüphelenmediğini hatta dediklerinin doğruluğuna inandığını belirtmişti.

Bana göreyse Sevda teyze ikili oynuyordu. Yani söylediklerinin bir kısmı doğru, diğer kısmıysa yalandı.

Aslı ve Duru hakkında bir fikrim yoktu zaten bir fikir belirtmek için daha erkendi.

Masa Altı DosyalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin