Gözlerini açtığında elleri bağlı bir sandalyede olduğunu fark etti. Yerinden hiç hareket etmedi. Zaten ipleri, sandalyede sallanarak ve bağırıp çağırarak açamayacağının farkındaydı.
Odayı incelerken en son ne olduğunu hatırlamaya çalıştı. Cesetleri bulduktan sonra merdivenlerden çıkarken kafasına arkadan darbe aldığını hatırladı.
Bunu yapan katil miydi? Neden onu kaçırmak istemişti? Çünkü Duru cesetlere odaklandığından kimseyi fark etmemişti. Duru gittikten sonra arka kapıdan çıkabilirdi.
" Benimle bir derdi olmalı. " diye düşündü. Şu zamana kadar birçok cinayet davası çözmüştü. Bir ipucu olmadan kimin tarafından kaçırıldığını tespit edemezdi.
En büyük zarar verdiği insanları düşünse de, onların da sayısı hayli fazlaydı. Geriye beklemekten başka çare kalmamıştı.
Kapının açılmasıyla karşısına genç bir erkek çıktı. Uzun süre baksa da kim olduğunu çıkaramadı.
- Tanıyamadın beni, öyle değil mi?
- Evet, seni tanımıyorum.
- Zaten yüzümü tanıman mümkün değil ama ismimi çok iyi biliyorsun.
- İsmin ne?
- Yağız Dişlikaya. Tanıdık geldi mi?
Bu ismi duymak Duru'yu çıldırtmaya yetmişti bile. Bu adamı yakalayabilmek için tüm ekip çalışmıştı. Sadece bu adamı da değil. Tüm çeteyi çökertebilmek için çok uğraşmışlardı ve başarmışlardı.
Şimdi kanlı canlı nasıl karşısında durabiliyordu? Hapisten kaçsa elbette duyardı. Yoksa hiç girmemiş miydi?
O zaman çete de tüm pisli işlerine devam ediyordu ama onları hapse yolladıklarını düşünmüştü tüm ekip.
Dava sonucuna kimse bakmamıştı. Çünkü serbest bırakılma ihtimali yoktu. Ne yani? Bu adam uyuşturucu ticareti, fuhuş, hırsızlık, kaçakçılık suçlarına rağmen hala serbest miydi?
İçinden adaleti sorgulamaya başladı. Böyle bir adamı nasıl serbest bırakmışlardı?
- Canım herhalde nasıl hapse girmediğimi düşünüyorsundur. Sen ve aptal meslektaşların beni gerçekten içeri tıkabileceğinizi mi düşündünüz?
Sesli bir gülme sesi geldi. Sonra duraksayıp ciddileşti.
- Gerçekten düşünmüşsünüz. Aptalsınız siz. Polislerin hepsi aptal değil mi zaten? Sözde adaleti yerine getirebilmek için yaptığınız onca boş şey... Hayatınızı boş yere harcadığınızı görmüyor musunuz? Mesela sen Duru, çok daha iyi işlerde çalışabilecekken neden dedektiflik?
-Bunun seni ilgilendirdiğini sanmıyorum.
- Neden öyle diyorsun? İnsan patronuyla böyle mi konuşur?
Bunu duyduğunda Duru titremeye başladı, kulaklarına inanamamıştı. Kontrolünü kaybetmemek için uğraşıyordu ama bu boş bir çabaydı.
- Ne diyorsun, pislik? Senin için çalışacağımı hayallerinde mi kurdun? Sen bu kadar aptal bir adam mıydın?
Duru'nun aptal kelimesini bastırarak söylemesi Yağız'ı çıldırtmaya yetmişti.
Bir tekmede sandalyeyi devirdi ve Duru'nun kafasına bastırarak konuşmaya başladı.
- Sabrımı zorlaman senin için iyi sonuçlar doğurmaz. Benimle konuşurken iki kere düşünmelisin yoksa canını yakarım. Beni anladığını umuyorum. Neyse nerede kalmıştık? Evet, hatırladım. En son iş konuşuyorduk seninle.
- İş konuşmuyorduk. Sen saçmalıyordun. Ben de dinliyordum. Elimde olsa onu da yapmam ama elimde değil.
- Duru senin gibi hazır cevap kadınlara bayılıyorum ama unuttuğun bir şey var: Sen beni alt edemezsin.
- Öyle mi, kim demiş? Böyle bir anayasa var da ben mi bilmiyorum?
Yağız'ın kaybedecek vakti olmadığı için Duru'nun iplerini çözüp onu sürüklemeye başladı.
Duru'nun attığı güçlü tekmeleri ve yumrukları umursamadı. Arabasına bindirip sürücü koltuğuna yerleşti.
Kapıdaki korumalar Yağız'ı görmeleriyle kapıyı açtılar.
Yağız ise arabayı çalıştırmadan önce Duru'nun kulağına fısıldadı.
- Yeni bir başlangıca hazır mısın?
Merhaba, sevgili okuyucularım. Uzun bir aradan sonra kısa bir bölüm yayınlamak içim el vermese de sizi de çok bekletmek istemiyorum. Bölüm hakkında yorumlarınızı bekliyorum. Hoşça kalın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masa Altı Dosyaları
Mystery / ThrillerHayatı ne kadar çok kontrol etmek isterseniz o kadar kontrol edemeyeceksiniz. Gerçekten ne kadar çok kaçarsanız o kadar ona hapsolucaksınız. O yüzden hayatı, köşenize oturup izleyin ve elinizden yok oluşuna seyirci kalın. Çünkü herkesin bildiği tek...