MAD-2

264 183 29
                                    

-Duru neye dayanarak bu kadar emin konuşuyorsun? Katil belki de o. Soruşturmayı uzatmaya ne kadar meraklısın! 

-Atakan sen şimdi bana katilin sekreter olduğunu düşündüğünü mü söylüyorsun? 

-Evet. Bence katil o. Sen odadan çıkmasaydın ona itiraf bile ettirebilirdim. 

-Neyi? İşlemediği bir suçu mu? Katil o değil çünkü kurbanın her adı geçtiğinde yüzünde nefret oluşuyor daha sonraysa pişmanlık. Bu da demek oluyor ki, kurbandan nefret duyduğu için pişmanlık duyuyor. 

-Patronunu öldürdüğü için de pişman olurdu. 

-Hayır o zaman suçluluk duyardı. Pişmanlık ve suçluluk duyma çok farklı duygular.

-O zaman şimdi de Erdem beyi görmeye gidiyoruz, değil mi? 

-Evet, Atakan. Biraz onu da rahatsız edelim. Bakalım, bize neler söyleyecek? 

- Cinayet soruştururken insanları rahatsız etmeyi ne zaman bırakacaksın?

-Hiç bir zaman. Orta da bir ceset var. Bir zahmet rahatsız olsunlar. 

-Sen de onların yarasına tuz basıyorsun. 

-Yara mı? Hani yaradan bahsediyorsun?  Sen de biliyorsun ki insanlar hep kendini düşünür. Şu ana kadar yüzlerce cinayet çözdük. Peki, kaçında insanlar gerçekten üzgündü? Toplasan onu geçmez. Hepsi üzgün olduğunu söylüyordu ama neredeyse çoğu üzgün değildi. Hatırlıyor musun, iki ay önce çözdüğümüz cinayet vardı. Adam iş yerinde öldürülmüştü. Daha adamın ölmesinden yirmi dört saat geçmeden iş yerini açmışlardı. Ölenle ölünmez, hayat devam ediyor demişlerdi. Biz bile tanımadığımız bir adam için onlardan daha fazla üzülmüştük. 

Duru konuşmasını bitince gözyaşlarını tutamamıştı. Bu durum onun çok ağrına gidiyordu. İnsanlarsa değişmeye niyetli değillerdi ve hep böyle kalacaklardı.

-Sen iyi değilsin. Gel, bir yerlerde bir şeyler yiyelim. 

-Hayır, çok iyiyim. Arabayı ben kullanırım. 

Atakan'ın bir şey demesine fırsat vermeden arabaya bindi. Atakan da arabaya binince arabayı çalıştırdı. 

Duru'nun hızlı araba kullanışı sayesinde Erdem beyin evine gelmişlerdi. 

Kapıyı defalarca çalmalarına rağmen açılmamıştı. 

-Ne yapalım? Arama iznini mi bekleyelim?

-Atakan bu sesi sen de duyuyorsun, değil mi? 

-Hayır, Duru. Ses falan yok. İçeriye girmek için böyle numaralara gerek yok. 

Ortağı onu dinlemeyip tel tokayla çok kısa bir sürede kapıyı açmıştı. Bu işte ustaydı. 

Silahlarını çıkarıp içeri girmişlerdi. Salona geldiklerinde  onları bir ceset karşılamıştı. 

İkisi de bunu beklemiyordu ama onlar artık bu durumlara alışkındılar. 

-Atakan ben etrafa bakıyorum, sen polisi ara. 

-Duru! Ben giderim. 

Duru onu dinlememişti. Atakan da vakit kaybetmeden polisi aradıktan sonra cesedi incelemeye başladı. 

Burak Atayla aynı şekilde öldürülmüştü.  Kafasına sert bir darbe almıştı ama çevrede bu hasarı yapacak bir eşya yoktu. 

Katil ya cinayet silahını almıştı ya da yanında taşıdığı bir şeyle öldürmüştü. O zaman Burak Ata'yı da aynı cinayet silahıyla öldürmüş demek oluyordu. 

Masa Altı DosyalarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin