Akşamın karanlığı ve hüznü çökmüş yüreğimize...
Ne önümüzü görebiliyoruz, ne geride bıraktığımız sirlarla dolu karanlik geçmişe dönebiliyoruz.Bazılarımız geçmişiyle yüzleşip, önünü aydınlığa döküp geleceğe yürüyor,
Bazılarımızda geçmişe dönüp bataklik gibi dibe batıyor..
Bazilarimiz varki onlar bu dünyanın iyi insanlari, karanlik onlari es geçmiş ama karanlik kapli insanlar onların aydinligini kıskanıp, ÖLÜME gönderirler,
BEYAZ MELEKLERİ...
***
Eylülün o sonbahar esintisindeki rüzgarın, upuzun ağacın en ustundeki nadide yaprağı koparıp yavas ve narin bir sekilde düşürdüğü ve o en uste ,topraga yukaridan bakan yapragin bir insan misali toprakla buluşması.Dogru değilmi?, gururlu insan ogluda bakmazmi topraga yukaridan ,
Tâkii ölüm rüzgarı onu alip savurcaya kadar topraga...Iste o yapragin üzerine basıp gecen ,hirsini yerdeki yapraklardan cikaran kadin NESLİHAN hanım.
Nasilda kibirli ? nasilda acimasiz ve sinirli?
Bastigi yerleri oglunu iki gun nezarethanede tutan haznedar hanımaydı.
Kasabadan berragin abim hapiste mesajiyla ilk ucakla istanbula gelmiş, solugu polis karakolunda almıştı.
Iki gundur oglunun serbest kalmasi icin dagitmadigi yer kalmamıştı.
Oglu , biricik oglu o sümüklü ve bunak kadin yüzünden hapis yatamazdı.
Oysaki karısına siddet uyguladigi icin atıldığı söylenmişti ama o bunu siddet degil o kizin hakettigini düşünüyordu.
Bir kadının, baska bir kadina dayak atmasını dogru bulmasi ,ne kadar dogru ?
Oysaki neslihan hanım babasi cevdet beyden kemerle acimasizca dayak yedigi günleri unutmuşa benziyordu.
Ofkeli ve sinirle bindi, arabaya. Bildiğinden beri konuşup, kendi kendine tehditler savuruyordu.
"Ama ben biliyorum, o yaşlı bunak haznedar hanıma. Ne demek yaa torununu bir sümüklü icin hapislere atmak , sanki o sümüklü onun torunu.
Ama dur bende neslihan'sam o ikisinide öldüreceğim , dünyayı dar edeceğim onlara.
Arabayı süren mahmut bey karisinin sinirli hallerini bildiğinden sesini çıkarmadan arabasını sürmeye devam etti.Haznedar hanim, kaderin yattığı odayı kapatıp iceriye dogru sürdü tekerlekli sandalyeyi.
Salona girdiğinde kendisini bekleyen kaderin annesi , babası be eda'yı gördü.
Annesi köşede oturmuş elinde mendil ağlıyordu, babası ise orta koltukta oturmuş kizinin bundan sonraki yaşamını düşünüyordu.
Onun geldigini fark eden bir tek aday'dı.
Eda ayaga kalkıp ,
"Ablam iyimi, yemin ederim o torununuzun ellerini kiracagim" dediginde babasi,
"Edaaa sus"
Eda geri oturdu ama susmaya hic niyeti yoktu, heleki iki gündür ablasını bu yaralı haliyle göreli serdari dövmeyi planlıyordu."Haznedar hanim kızımız bir kusurlu iskediki kocasi onu bu hale getirdi,yoksa biz serdari iyi bir cocuk olarak biliriz"
Mahmut bey beynini kemiren düşüncelerini soylediginde, eda öfke ile babasina bakip,
"Baba sana inanamıyorum yaa, sen hala kendi kızınızı suclu çıkarmaya çalışıyorsun. Ya ne suç işlersen işle, bu ceza cok ağır. Sen kizinin yaninda olacağına hala o serdari koruyorsun pes ,başkada birsey söylenmez size "deyip babasinin kötü bakışlarıyla haznedar hanıma döndü.
Haznedar hanim eda-yı iyice süzdükten sonra kafasındaki planlara onuda dahil etti.
Kaderin babası salih beye dönerek,
"Salih bey ,kızınızın hic bor kusuru ve suçu yok. Bütün suç ve yanlışlık bizde ,biz yaptık o yanlışı ama gel görki, cezasını su içeride yatan küçücük beden ödüyor.
Anlıyacağınız, ben hata ettim, zanneddimki, kader de benim gibi mutlu bir küçük gelin olur zannettim, ama serdarin boyle kötü birisi olduğunu anlayamadım.
Ona zarar verebilecegi aklımın ucundan bile geçmedi.
Ama bu onun cezasız kalabileceği anlama gelmiyor tabii, onu kendi ellerimle polise teslim ettim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Küçük kırmızı kurdaleler
Jugendliteraturküçük ķızlar ķırmızı kurdale severler. ama bazıları giyerler.... Tıpkı kader gibi, O ,14 yaşında küçük gelin. Çocukluğunun en güzel zamanıni , hayatin acı ve adaletsiz yanlarını öğrenmeye mahkum edildi. Hiç tanimadigi kocası, onu sevmeyen insanlar...