🦑58🦑

8.8K 434 106
                                    

Derin bir nefes aldım ve "Hazırım," diyerek arabanın kapısını açtım. Benimle eş zamanlı olarak arabadan inen Özgür'e yanaştığımda elimden tutarak kolunu omzuma attı.

Tatilden sonraki bir hafta boyunca son haftalar diye okula gitmemiştik. Ancak bu gün mezuniyet töreni planlaması olduğu için tüm son sınıfların okula gelmesi zorunlu kılınmıştı. Ve üzerimde ilk kez Özgür'le dip dibe olarak görülmenin yarattığı gerginlik vardı.

Derin bir nefes daha alıp sendelememeye çalışarak yürümeye devam ettim. Yapabilirdim. O aptalların ne kadar bir yerimde olduklarını gösterebilirdim.

Özgür'ün nefesini kulağımda hissederek irkildim. Tepkim ile kıkırdadığında onu itmeye çalıştım ancak daha da yaklaştı.

"Rahatla biraz, sadece okula karıcığımın kim olduğunu göstereceğim."

"Daha fazla ısrar etme Özgür, o beş taşı parmağıma takmadığın sürece seninle bırak nikah masasını yemek masasına bile oturmayacağım." Dedim çenemi kaldırarak.

"Sabah kahvaltısını karşılıklı yaptık."

Yüzüm düştü. Kötü bakışlarımı ona çevirdiğimde kocaman bir ibne sırıtışıyla karşı karşıya kaldım.

"Beş taş istiyorum, Özgür."

"Çünkü Özgür götünü satsın." Diyerek başını çevirdiğinde kıkırdadım.

Üzerimizdeki bakışların farkındalığı ile gülüşüm solarken bakışlarımı Özgür'den ayırıp etrafa baktım. Herkes bize bakıyor ve yanındakilere dönüp bir şeyler fısıldıyorlardı. 

"Ünlü oldun, el salla." Sözleriyle birlikte Özgür'e döndüm.

"Kes sesini."

Gülerek dudağımı öptüğünde gerginliğim bir nebze olsun azaldı. Onu hafifçe ittiğimde göz kırparak geri çekildi ve okul binasına girdik.

Öğle arasındaydık. Sebebini anlayamadığım bir şekilde Uzay okula gelmiş ve Asrın-Arin iklisiyle birlikte masada bana eşlik ediyordu. Bu sırada Özgür bana muzlu süt almaya gitmiş, dönmek bilmemişti. Sıkıntıyla oflayarak masadakilerin yüzüne baktım. Uzay sandalyesinde geriye yaslanmış, etrafına bakıyordu. Birini arıyor gibiydi. Asrın'sa telefonuyla ilgileniyordu. Arada bir, limonatasını içen Arin'e bakıyordu. Üçünün de üzerinde çözemediğim gergin bir hava vardı ve kalıbımı basarım birbirleriyle bağlantılıydı bu gerginliğin sebebi.

"Bayağı hoş sohbetsiniz." Diyerek masada tuttuğum ritmi kestim.

"Beğenemediysen gidebilirsin." İlk tepki Arin'den geldi.

Ona göz devirip Asrın ve Uzay'a baktım. İkisi de aval aval yüzüme bakıyordu.

"Birbirinize bozuk musunuz?" Aniden sorduğum soruyla ikisi de sandalyesinde doğruldular. Uzay kaşlarını çatarken, Asrın başını çevirdi.

"Kız meselesi mi?" Deyip sırıtarak kaşlarımı kaldırdım. O sırada önüme koyulan soğuk, muzlu sütle birlikte Özgür yanımdaki boş sandalyeye oturdu.

"Hangi kız meselesi?" Diye sorduğunda omuz silktim. "İkisine sor."

Özgür Asrın'a 'ne iş' bakışı attığında elini sallayarak 'boşver' gibi bir şey mırıldandı. Uzay'a döndüğünde ise Uzay başını çevirerek onu bir yerine takmadı.

Özgür, "N'oluyor?" diye sorduğu sırada sandalyesinde kıpırdanan Uzay'ın bakışlarını takip ettim. Bizim masamıza bakan esmer kızla göz göze geldiğimde dudağımı ısırdım. Bu muydu? Aslında kız esmer değildi. Teni süt beyazıydı ve saçları açık bir kahverengi, gözleri berrak bir elaydı. Eğer buysa haklı bir savaşmış. Yeniden Uzay'a dönünce onunla göz göze geldim. Sırıtarak, "O mu?" diye sorduğumda çenesi öfkeyle gerildi.

Masaya doğru eğilip ürkütücü bir sesle konuşmaya başladı. "Sakın ucubeliğini benim meselelerime dahil etmeye..."

Daha sözlerini bitirmeden masa güçlü bir şekilde Uzay'ın üstüne itildi. Uzay çevik bir refleksle sandalyeden kalktığı an Özgür masanın üzerinden atlayıp yakasına yapıştı.

"Bir daha onunla bu şekilde konuşursan seni öldürürüm. Anladın mı, çük kafalı?"

Şaşkınlığımı bir kenara bırakıp ters dönen masanın üzerinden dolanıp Özgür'ün omuzlarına yapıştım. Onu geri çekmeye çalışırken gözlerim olanları ruhsuzlukla izleyen Asrın'a döndü. Göz göze geldiğimizde omuz silkerek arkasını döndü. Benim gibi şaşıran Arin küfür ederek yanıma geldi. Özgür'ü Uzay'da zorla ayırdığımızda hemen aralarına girdim.

"Sakin ol, sorun yok. Alınmadım ben."

Başını tutup bana bakmaya zorladım. O sırada Uzay alayla gülmeye başladı. Özgür kollarımdan tutup beni itmeye çalıştığında üzerine abanıp onu geri itmeye çalıştım.

"Belanı s*ktirme bana, Uzay!" Diye kükrediğinde bir kaç öğretmenin yemekhaneye girdiğini gördüm. Herkes yemeğini bırakmış kavgayı izliyordu.

Boynuna sarılıp, "Gidelim, lütfen," dediğimde kollarını belime doladı. İteleye iteleye yemekhanenin çıkışına doğru ilerledik. O kattan sorumlu öğretmenler Uzay'ın yanına giderken hemen oradan çıktık.

Erkekler tuvaletine girdiğimizde kapıyı menteşelerinden ayıracak kadar güçlü bir şekilde çarptı. Derin nefesler alıp lavaboya doğru eğildi. Yanına gidip suyu açtığımda bana baktı.

"Bu kadar sinirlenecek bir şey yok. Herkesin söylediği şeyler bunlar," omzumu silktim. "alıştım ben."

"Beni sinirlendiren şey, bu söylenin kardeşim olması, Erva."

"Onun hatası değil. Ben çok üzerine gittim. Sinirlendi işte." Deyip elimi ıslattım. Yanaklarını ve alnını okşamaya başladığımda belimden tutarak lavaboyla arasına aldı beni.

Başını eğip alnını alnıma yasladığında derin bir nefes aldım. "Sakinleşmem gerekiyor," diye mırıldandığında gülümsedim.

"Gelinlik denemeye gidebiliriz." Dediğimde yumduğu gözlerini açtı. İlk gülümseyen dudaklarıma sonra gözlerime baktı. Gülümseyerek dudağıma eğildi ve ıslak dudağını dudağıma bastırdı.

Ayrıldığımızdaki alnındaki çizginin  ve yüzündeki gerginliğinin yok olduğunu gördüm. "Sakinleştin?"

"Sakinleştim."

"Hadi, gelinlik bakmaya gidelim o zaman?"

Gülerek beni lavabodan indirdi.

"Hadi, gidelim."

🦑🦑🦑🦑🦑

Herkesse merhaba! Burayı o kadar boşlamışım ki, bölüm başlığının emojilerini son kullanılanlarda bulamadım. Aslında yoğun falanda değildim. Ama sürekli unutuyorum yazmayı. Neyse, olabildiğince yazmaya çalışacağım ve artık finali yapacağım. Çünkü Hayalet için mükemmel fikirler var aklımda. Sabırsızlanıyorum! Bir sonraki bölümde görüşürüz, oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın👐🏻♥️.

UCUBE | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin