Birkaç saat sonra, bir şekilde evden kaçmayı başarmış Özgür'ün evinin önüne gelmiştim.
"Sakin ol. Bunu sadece onun için yapıyorsun. Kıracak olsan bile sadece onun için..."
Ve yarım saat boyunca kendimi bu şekilde sakinleştirmeye çalışıyordum. Ancak nafile bir çabaydı bu. Her şey bitecekti. Onu kaybedecektim ve süslü kafesime geri dönecektim.
Derin bir nefes aldım. Dramaya gerek yoktu. Eğer onu gerçekten seviyorsam bunu yapmalıydım. Kapıya doğru yürürken ellerimi, titremesini durdurmak için yumruk yaptım. Tırnaklarım etime batarken kapıyı çaldım.
Daha zil susmadan kapı açıldı ve Özgür beni kendine çekti. Güçsüz bedenime sımsıkı sarıldığında gözlerim çoktan dolmuştu bile. Ne yapacaktım şimdi ben? O bana böyle sarılırken nasıl gidecektim?
Gözyaşlarımın akmaması için gözlerimi sımsıkı yumdum. Ardından gözlerimi açmadan ellerimi omuzlarına koyup onu itme girişiminde bulundum. Ancak, sanki gideceğimi anlamış gibi daha sıkı sarıldı bana.
"Özgür..." diye yalvardım çatlayan sesimle.
"Seni özledim."
Cevap vermedim, sustum. O beni bırakana kadar sesimi çıkarmadım. Sonunda sokak kapısını kapatıp içeri girmem için geri çekildiğinde titreyen adımlarla geniş salona doğru ilerledim. Hemen peşimdeki adım seslerini duyuyordum.
Tekli koltuğa oturduğumda hemen karşıma oturup gözlerimin içine baktı. Birkaç saniye sonra tüm cevapları orada görmüş gibi başını eğdi ve ellerini saçlarının arasına daldırdı. Saçları yumruklarının arasında sıkışırken yanağıma sıcak bir yaş tanesi düştü.
"Üzgünüm..."
"Olma." Sesi sert ve soğuktu. Tüm bedenim bu ani değişimle titredi. "Seni özledim" derkenki sıcaklık sanki toprağın altında kalmıştı. Ya da o kapının ardında.
"Ben... ben yapamam. Sana uygun değil-"
"Saçmalıyorsun!" Diye haykırarak ayağa kalktığında irkildim.
"Ayrılık konuşmalarında pekte becerikli değilim, biliyorum."
Başını yeniden bana çevirdi ve alaycı bir tavırla, "Ayrılık konuşması ha?" dedi. Sesi her geçen saniye bir kademe daha sertleşiyor, aramıza örülen duvar daha hissedilir hale geliyordu.
"Özür dilerim. Her şey için hem de. Ama yapamam Özgür. Benim sıradan bir hayatım yok. Sıradan bir ailem yok. Sevdiğim tek insanı kaybettim ve bir diğerini daha kaldıramam. Ayakta kalabilmem için sevdiğim başka bir insanın daha olmaması gerektiğine karar verdim. Unuttun mu, ben Ucube'nin tekiyim. Canavarlar hep yalnızdır."
"Sen cidden saçmalıyorsun. Ve ben bu saçmalıkları değil gerçekleri dinlemek istiyorum." Tamamen bana döndü ve önümde diz çöktü. "Ne oldu, anlat bana. O adam mı bir şey yaptı? Ne dedi sana? Anlat artık, yoksa ben kendi kafamda kurmaya devam edip delireceğim."
"Anlatamam..." diye fısıldadığımda ellerimi tuttu.
"Ciddi olduğumda her şeyi anlatacağını söylemiştin. Ve ben şimdi çok ciddiyim."
Tam şu an her şeyi anlatabilirdim. Dilim çözülebilir tüm sırlar ortaya çıkabilirdi. Ancak anlatmamalıydım. Onun için anlatmamalıydım.
Ellerimi ellerinden ayırdım ve yerimden kalktım. Artık yaşlar durmaksızın yanağıma düşüyordu. "Üzgünüm, bitecek bir ilişki için yapamam bunu. Sadece bitmesi gerekiyor."
Omuzları düştü. Elleri iki yana düştü ve tamamen yere oturdu. Kafasını çevirip yüzüme baktığında gözlerinin kan çanağına döndüğünü gördüm.
"Sevdiğini söyledin, daha dün gece."
"Seviyorum, seni çok seviyorum ama yetmiyor." Dedim titreyen sesimle. Biraz daha konuşacak olursam onun yanına çöküp hıçkıra hıçkıra ağlayabilirdim.
"Neye yetmiyor?" Sesi çatlamıştı bu soruyu sorarken.
Başımı iki yana salladım. Anlatmayacaktım. Arkamı döndüm tam gitmek üzereyken, "Dur," dedi. Ona döndüğümde ayağı kalkmıştı.
"Buraya neyle geldin?" Yüzüne derin bir yorgunluk ifadesi çökmüştü. Gözlerime bakmaktan kaçınıyor bir şey arıyormuş gibi gözünü etrafta dolaştırıyordu.
"Taksiyle," dediğimde elini cebine attı ve arabasının yedek anahtarını uzattı.
"Benim arabamla git. Gün doğmadan almaya gelirim." Dediğinde hıçkırmamak için dudağımı ısırdım. Anahtarı almak için uzanırken eline olabildiğinde dokunmamaya çalışsam da elim anahtarı tuttuğu an elini elime sardı. Birkaç saniye bırakmasını bekledim ve duraksayarak elimi serbest bıraktıktan hemen sonra yeniden arkamı dönerek evden çıktım.
Yolun kenarına park edilmiş arabasına doğru yürürken görüşüm bulanıktı. Arabanın içine girene kadar düzelmedi. Kapıyı kapar kapamaz boğazımdan gelen hıçkırıkları serbest bıraktım. Arabaya sinmiş kokusu burnumdayken dakikalar boyu ağladım. Bakışlarım göstergedeki saati bulduğunda motoru çalıştırmayı akıl edip bu haldeyken sağ salim eve ulaşabilmeyi dileyerek oradan uzaklaştım.
🦑🦑🦑🦑🦑
Bu bölümü Sezen Aksu'nun Gidiyorum şarkısını dinleyerek yazdım, multiye bırakıyorum dinlemeden okuyanda ne biliyim yaniii. Bu arada bu gün daha bölüm gelecek, hepinizi öpüyorum, o vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın😘😘.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UCUBE | Texting
Historia CortaÖzgür'e mesaj atmıştım. Öylece. Birden. Gecenin bir vaktinde. Ve bu korkunç hatayı düzeltmemek için telefonumu kapatmış odanın uzak bir köşesine fırlatarak başımı geri yastığa koymuştum. İroni bu ya, yaptığım bu korkunç hata beni birkaç dakika içind...