🦑38🦑

10.8K 595 132
                                    

Yüksek bir horultu irkilerek uyandım. Yanağıma yaslı olan kıl topunu fark edince hızla geri çekildim. Özgür... sadece Özgür'ün kafasıymış. Kıkırdayarak eski konumuma geçtim. Bir elim saçlarının arasında, diğeri göğsündeydi. Onun kollarıysa belime dolanmıştı. Şuracıkta nefesimi tutsam ölümlerin en güzelini yaşardım herhalde.

Parmak uçlarımı ipeksi saçlarının arasında hareketlendirdim ve göğsündeki elimi yanağına koydum. Hala horluyordu. Evlendiğimizde tadımı bozacak tek şey horultusu olurdu. Ama yanımda uyuyup bana böyle sarılırsa o da hallolmayacak şey değildi.

Biçimli burnunu parmaklarımın arasında sıkıştırdığımda domuz sesi çıkardıktan hemen sonra sessizleşti. Gerçekten sessizleşti. Nefes almıyordu. Elimi çektim ve nefes almasını bekledim. Siktir, sanırım koca katili oldum!

"Özgür?" Dediğimde hiç kıpırdamadı bile.

Saçındaki elimi çektim ve yüzünü ellerimin arasına alarak geri çektim.

"Özgür?" Yine ses yok.

Başını sallamaya başladım ancak hala nefes almıyordu. Bir dakika çoktan geçmişti. Şaka olsa bu kadar uzun sürmezdi. Doğruldum ve bir bacağımı diğer tarafa atarak üzerine oturdum. Suni teneffüs yapmam gerekiyordu. Hayır bu bir öpüşme değildi. En azından gelecekte gerçekten öpüşebilmek için bunu yapmam gerekiyordu. Yapabilirdim. Daha fazla düşünmeden dudaklarını araladım ve dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Hızlıca nefes üflerken gözlerimin dolduğunu fark ettim. Dün gece olmayan bu gün kendi ellerimle olmuştu.

Geri çekildiğimde hala hareketsizdi. "Korkuyorum," diye fısıldadım sıcak yaş taneleri yanaklarıma damlarken. Ardından duygu karmaşıklığı ile ne yaptığımı bile fark edemeden yanağına güçlü bir tokat indirdim.

"Has..." diyerek kucağındaki benle birlikte kendini diğer tarafa attı.

Bir elini yanağının üzerine koyup diğer eliyle yataktan destek alarak üzerimden doğruldu.

"Böyle şaka yapılır mı, piç herif?!" Diye bağırdığımda bakışlarını bana çevirdi.

Bakışları ıslak yanaklarıma kaydığında yumuşadı ve yanağındaki elini indirip benim yanağıma koydu. Yaşları silip saçlarımı geriye iterken yüzümün her bir ayrıntısını tek tek inceliyor gibiydi.

"Korktuğunda hep böyle saldırganlaşıyor musun?"

"Bir de aptalca şakalar yapıldığında ki öfke mi gör sen. Şakanın sahibini dünya üzerinden silerim."

"Biraz önce sildiğin gibi mi?" Dedi muzipçe gülerken.

Omzuna vurarak itmeye çalıştım ancak kıpırdamadı bile. "Dalga geçme, gerçekten korktum."

Parmaklarını, elinin yanında duran elimin üzerine koyup yüzüme doğru eğilmeye başladı. Kalbim göğsümde bir havai fişek gibi patlamak üzereyken dudaklarını şakağımın biraz aşağısına bastırdı ve kulağıma doğru, "Özür dilerim," diye fısıldadı. O sırada diğer eliyle yanağımı okşuyordu.

Tam olarak bu ana hapsolmak istiyordum. Bu an için nefes almayı, bu an için yaşamayı istiyordum. Hayatım sadece bu andan ibaret, ondan ibaret olsun istiyordum. Biliyorum, çok şey istiyorum.

"Duman kokuyorsun," dedim. Aksi halde kalbimin bu yakınlığa daha fazla dayanacağını zannetmiyordum.

Hoş bir kıkırtıyla geriye çekildi ve çevik hareketlerle üzerimden kalkarak kapıya doğru yürümeye başladı. Yan dönerek onun vücudunu kesmeye başladığımda aniden bana döndü ve bakışlarımı yakaladı. Serseri bir sırıtış gönderdiğinde onun uyuduğu tarafa doğru yuvarlanarak yüzümü onun gibi kokan yastığa bastırdım.

"Duş alacağım ve sen hiç bir yere gitmeyeceksin. Döndüğümde her şeyi konuşacağız."  Üzerine bastırarak söyledi son cümlenin ardından bir süre onay bekler gibi sustu.

Yüzümü bastırdığım yastığın üzerinden başımı sallayınca, "Güzel," diye mırıldanarak odadan çıktı.

Güldüm. Hatta kahkahalarla güldüm. Mutluluk, onun bana hissettirdikleri, yıllar sonra hayal ettiğimden daha fazlasını yaşamanın verdiği tatmin duygusu... Bu büyü bozulacak mıydı? Buradan çıktığımda, ışıltılı elbisem kaybolacak ya da süslü faytonum bir kaç fareye ve bir adet balkabağına geri mi dönecekti? Bu andan geriye sadece cam ayakkabılarım mı kalacaktı? Muhtemelen öyle olacaktı. O yüzden tam şimdi gitmek en mantıklı şeydi. Ama ben hiçbir zaman mantıklı davranışlarımla tanınmış biri olmamıştım. Hep aptal bir Ucube'nin teki olmuştum. Şimdi de aptallık yapacaktım. Hayatımın en büyük aptallığını yapacak ve bu anlarla umutlanacaktım. Sonrasında Ucubeliğimle kalacaktım.

Tabii eğer nefessizlikten ölmezsem. Tam da doğrulup oturduğum sırada kapının sesini duydum. Bir süre Özgür açar diye bekledim ancak hiçbir ses gelmedi. Muhtemelen duymamıştı. Duysa bile duştaydı açamazdı. Ne de olsa her şey çizgi filmlerdeki gibi değildi ki, köpükler tam da mahrem bölgelerine denk gelsin.

Başımı iki yana salladım. Özgür düşlerimi bu şekilde süslememeliydi. Aksi halde sapık bir Ucube olurdum. Kapının yeniden çalınması ile yataktan indim ve odadan çıktım. Kapıya doğru koşup kim olduğunu düşünmeden açtım. Muhtemelen Asrın'dı. Ona bu durumu açıklamak kolay olurdu.

Asrın'a açıklamak kolay olurdu olmasına ama, peki ya Arin'e?

Evet, Arin tam karşımda duruyordu. Üzerimdeki Özgür'ün kıyafetlerine ve tam da banyodan beline bağladığı havlusuyla çıkmanın zamanını bulan Özgür'e bakıyordu. Ve içimdeki fahişe zafer kahkahaları atıyordu.

👹👹👹👹👹

Kendi hikayemde, kendime bir rol verdim. Hani şu zafer kahkahaları atan şahıs, evet kesinlikle o benim qşwsüqücjsğdüw. Umarım beğenirsiniz, yorumlarda Arin'e kapak atmayı ve Özgürcüğümle Ucubeciğime oy vermeyi unutmayın👐🏻.

UCUBE | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin