Dokuzuncu Bölüm

214 32 205
                                    

Bu bölümü Güzide'den dinleyin istedim. Benim için biraz zor oldu, keyifli okumalar. ✨








Bil ki ey sevgili!

Ben seni aklımdan hiç çıkaramadım;

Ben sadece aklımı çıkardım.

Ve böyle bilsin bütün dünya

Ben aklımı senin ramına değil

Senin uğruna, senden çıkardım."




Derler ki; yıldız kaydığında bir dilek tutman lazım. Doğum gününde tamda mumları söndürürkende dilek tutmanı isterler. Sen varya, benim tüm dileklerimdin. Yıldızlı gökyüzüm, nice yaşlarım.

Altınca yaşımda annemin yüzüne bir kez olsun, fotograf albümlerinin dışında görmeyi diledim. Yanı başımdayken o güzel yüzünü kanlı canlı izlemek istedim.

Tam on bir yaşındayken, mahalledeki arkadaşlarım ile oyun oynarken düştüğümde yarılan alnıma atılan dikişin yerini naiflikle okşayıp annemin geçti meleğim demesini istedim.

Ve tam yirmi bir yaşımda yıldızlı gökyüzünde, kayan yıldıza itafen o geceye ait tek dileğim, gökyüzüm dediğim adamın kalbimin hep sol köşesinde olmasını diledim.

Altıncı yaşımın hayal kırıklığına birde on birinci yaşım eklendi. Ama babam hep yanımda olup geçecek meleğim dedi bana. Geçmedi baba. Sen bana hem anne hem baba olmaya çalıştın ama, benim o hiç tanımadığım annem olmayı beceremedin işte.

Sonra... O girdi hayatıma. Sanki ben mevsiminde solmuş bir çiçektim ve Ayaz'ın hayatima girmesi ile tüm mevsimlerde açan bir çiçeğe dönüştüm. Evet, dileğim kabul olmuştu sonunda. Beş yıl ayrı kalmamıza rağmen Ayaz benim sol yanımdan hiç eksilmedi.

Annemin mezarının yanına çökmüş altıncı yaşımda sönüp giden dileğim uğruna ağlıyordum. Ben onun yüzüne bir kez bile canlı kanlı görmemişken, şimdi ise mezarına doyasıya bakıyordum. Bir insan size mezar olabilir miydi? Olurmuş. Annem bende bir mezar değil bir kaç mezar açmıştı. Ona olan tüm dileklerimin hayal kırıklığı sığabilecek kadar çoktu hemde.

Göz yaşlarımı toprağa bulanan ellerim ile sildim. En acısıda, gözyaşlarımı silen bir annem olmamıştı ama annemin toprağı gözyaşlarıma bulanmıştı. Son kez içimden ki tüm hayal kırıklıklarımın zehrini dilime aktararak ayağa kalktım.

"Bir anne nasıl olurda canını, canından bir parçasını bırakıp gidebilir? Hangi insanoğlunun yüreği yeter buna? İşte seni bu yüzden hiç affetmeyeceğim Dilay Ülgen."

Mezarlığın çıkışında beni bekleyen arabaya bindiğimde Ayaz'ın kokusu, daha az evvel kuruladığım göz pınarlarımın tekrar yaşlanmasına neden oldu. Ne o tek kelam etti nede ben. Camdan gelen rüzgar ile derin bir düşüncesizliğe daldım. Hiçbir şey düşünecek halde değildim. Arabanın sıcak olmasından dolayı sıcaklayan bedenimden üzerimdeki montu çıkardım. O an avucumda titreyen montun cebine elimi sokarak titreşimde ki telefonumu aldım. Ekrandaki cevapsız aramaların hepsi babama aitti. Sonunda babam beni aramıştı!

Heyecan ile Ayaz'a döndüm. "Babam beni aramış hemde yedi kez."

Ayaz'ın da çehresi ışıldamıştı. Arabayı durdurduğunda "Gel benimle" diyerek arabanın kapısını açıp kendisini dışarıya attı. Beklemeden peşinden inerek yanına ilerledim. Yanına ulaştığımda sol elini sağ elim ile birleştirerek yürümeye başladı.

Geçmişin Ayaz'ı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin