#YGTemmuz2019

214 37 348
                                    

Bu bölüm #YGTmmuz ayı için yazılmış olup, konunun gidişatı ile bir alakası yokur. Ama karakterlerin geçmişle olan bağıntısına ev sahipliği yapacaktır. Ileri ki bölümler adına spoiler bulabilirsiniz.

Keyifli okumalar şans bizimle olsun🍀

KADER BAĞI; KIRMIZI İP

"Denizler, ülkeler, adını bilmediğim caddeler, hiç yürümediğim yollar, belki yemyeşil, belki tuz kokan, belki de adımlarımla sayıp ulaşabileceğim bir yer

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Denizler, ülkeler, adını bilmediğim caddeler, hiç yürümediğim yollar, belki yemyeşil, belki tuz kokan, belki de adımlarımla sayıp ulaşabileceğim bir yer. Serçe parmağıma bağlı olan kader ipliğimin bir başka parmakta son bulduğu bir yer. Göremediğim bu ip, senden uzaklaştıkça esneyecek, yaşadıklarıma ya da yaşadıklarına göre kördüğüm olacak ama yeri, zamanı, yaşanan başka aşkları anlamsız hale getirene dek yani buluşmamıza kadar asla kopmayacak, parmaklarımızda ki bu kırmızı ip, başka kader ipleri gibi gözükse de her zaman onlardan farklı olacak, onların arasına karışıp, kaybolmayacak.’’

Ufacık kağıda yazdığım satırları, üzerine desenler çizdiğim cam şişeye koydum. Kırmızı bir ipten kurdele yaparak derin bir nefes aldım.

"Tanrım... Tanrım eğer varsan, o'nu bulmamda bana güç ve şans ver." Suya attığım şişe fazla uzağa gitmese de, denizin dalgaları onu alıp götürecekti. Kim bilir hangi diyarlarda kıyıya vuracaktı.

🌙

Uçaktan indikten sonra etrafıma baktığım anlamsız bakışlar eşliğinde bir taksi aramaya çalışıyordum. Ah lanet olsun ki fazla kalabalıktı bu şehir. Londra'nın kalabalık caddelerinden geçerken acıktığımı hissettim. Belki otele gitmeden önce bir yemek yesem fena olmazdı. Adımlarımı uzaktan görebildiğim, (ki ben miyobum) yemek tabelalarına doğru yönlendirdim. Yaklaştıkça merkez caddeden uzaklaştığımı o an ki açlığım ile maalesef fark etmemiştim.

Dibine geldiğim tabelalar aslında her hangi bir yemek şirketine ait değillerdi. Ah lanet olsun şu miyop gözlerime. Ben daha ilerimde ki tabelayı bile doğru düzgün göremiyorken, güzel günleri görmeyi nasıl bekleyebilirdim ki. Altıncı hislerime güvenerek sağdan saptığım sokak boyunca ilerlemeye başladım. Az da olsa kalabalık olan köprüden geçerken manzarası beni büyüledi desem çok net olurdum.

Köprünün altından akan su, kenarlara iliştirilen çiçekler ile muazzam bir görsel şölen sunuyordu. Köprünün kenarına yaklaşıp manzaranın tadını çıkardım. En iyisi buranın bir fotoğrafını çekmekti. Cebimden çıkardığım telefonum ile manzaraya dalmış, fotoğraflar iken sırt çantamın benden koparılması ile koca bir şok yaşadım. O an ki sarsılmam ile elimden uçup giden telefon, akan suyun esiri olmuştu çoktan.

Siyah şapkalı birisi elinde benim çantam ile hızla uzaklaşırken etraftan yardım istemeye başladım.

"Thief stole my bag run şerefsiz!"

Geçmişin Ayaz'ı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin