BÖLÜM ON ÜÇ; AİLE YÜZLEŞMESİ

141 17 94
                                    





Dışarıya yağmur
Yüreğime hasret
Fikrime sen

Nasıl yağıyorsunuz üçünüz birden, bir bilsen.

Kayıp giden zaman, bir şarkıcının nakarat kısmına başlamadan önceki soluklanmasına benziyordu.

Durur, derin bir nefes çeker içine. Ve kaldığı yerden en güçlü hali ile şarkısının en vurgulu kısmını söylemeye başlar.

Zaman durdu, yarınlar için yaşanacak kıyametleri en güçlü şekilde fısıldadı hayatlarına.

Yangına son kibrit atılmıştı. Kül olmadan son şarkı söylenmeliydi.

Ve onlar için, kader son şarkılarını hayatlarına fısıldadı.

Tutuşacak yüreklerinize hazır olun...



✨✨✨✨✨✨✨



"Ömür ne zaman uyumayı düşünüyorsun güzel yüzlüm?" Kollarımın arasında Ömür ile oda da bir o tarafa, bir bu tarafa gidip geliyordum. Neyse ki ağlamasına bir son vermişti lakin katiyen uyumuyordu. Kollarımın ağrısını bir kenara bırakıp, söylediğim ninniye devam ettim.

"Sen bir güzel meleksin"

"Her gönülde çiçeksin "

"Sen ne şirin bebeksin"

"Uyu uyu göz bebeğim"

" Uyu uyu ninni"

"Şefkat tüten ocağım"

"Açık sana kucağım"

"Ağlama yavrucağım "

"Uyu uyu göz bebeğim "

"Uyu uyu ninni."

Gözlerimi kapayarak kollarımın arasında ki cennet kokusundan derince bir soluk çektim ciğerlerime. Dilruba bana ne kadar kötülük yaparsa yapsın, hiç biri umurumda değildi. Lakin kollarımın arasında ki cennet kokan bu masum bebeği, kendinden mahrum bırakarak terk etmişti ya, işte o zaman aslında benim en büyük düşmanım olmuştu.

Hiçbir yenilgi, arkasın da kundakta ki bebeğini bırakmaya değmezdi. Her ne kadar anne sıfatına yakışmasa da, benim de annem bana aynısını yapmıştı. Hangi neden bu durumu haklı çıkarırdı? Hangi yenilgi terk edilip gitmeyi affettirirdi? İşte bundandır ettiğim yemin. Ne olursa olsun, son nefesim Ömür'ün nefesine karışacaktı. Onu asla bırakmamaya aslın da o an yemin etmiştim.

Gözlerimin dolması ile burukça gülümsedim. Gözyaşlarımın arasından gördüğüm suret, Ömür'ün uyumuş olan suretiydi. Minik cennet sonun da uyumuştu. Gözyaşlarım çoğalırken o sırada açılan kapı ile gözyaşlarımı silebilmeyi diledim ama kucağım da Ömür varken bunu yapamadım. Kımıldatırsam uyanma ihtimale muhtemeldi.

Gelenin Ayaz olduğunu, senelerce hasretinden burnumu sızlatan kokusundan anladım. Asla ağır kokular sevmezdi. Daha çok doğal ve kendini yansıtan kokular kullanırdı. Hatta genelde aynı marka ve aynı koku olurdu. Değişiklikleri sevmez, gerekmedikçe yeniliklere ev sahipliği yapmazdı. Ayaz hakikaten düm düz bir adamdı. Kelime oyunlarına girmez, az laf ile çok şey anlatabilme potansiyeline sahipti. Mesela, gereksiz samimiyetleri hiç sevmezdi. Kız kardeşi Dilruba'nın aksine. En çok çizmeyi severdi. Hayal dünyasını kelimeleri ile değil de, kâğıdı ve kalemi ile anlatabilirdi. Kapıdan girerken göz göze geldik. O an, hislerim öyle yoğundu ki... Gözlerimi kapayıp kendi iç dünyama daldığımı fark etmedim.

Geçmişin Ayaz'ı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin