Herkesin özlediği biri vardır.
*
^ Pera - Sevdiğim Kadın
*
"Anne!"
Küçük bir kız çocuğu, hıçkırarak ağlıyordu. Minik omuzları sarsılırken gözlerinden akan yaşların her biri sanki yüreğine akıyor, kalbibi dağlıyordu. Oysa küçük kız, çocuklar acı çekmez sanıyordu. Çekmemelilerdi de aslında ama hayat adil değildi.
Zavallı çocuk, çaresizce çırpınarak kendisine arkasını dönen kadının peşinden koştu. Can havliyle koluna yapışırken acısı gitgide artıyordu. "Anne," diye tekrarladı. "Yalvarırım beni bırakma burada. Söz veriyorum, bir daha sözünden çıkmam." Hemen annesinin yanında dikilen adama döndü bu defa. Adamın yüzüne bakarken annesinden bulamadığı yardımı onda ararcasına bu kez ona koştu ve ayaklarına sarıldı. "Baba, lütfen beni terk etmeyin." Hıçkırdı yeniden. "Ben size hiçbir şey yapmadım."
Adam, kızı hafifçe ittirerek bacağını kurtardı. Çömelip kızla boyunu eşitlediğinde elini çocuğun yanağına bastırdı ve "Böyle olması en doğrusu," dedi. Kız, itiraz ederek başını salladı. O çocuk, bendim. Yeşil gözleri ağlamaktan kızarmış o kızın bedeni bana aitti. "İdil," dedi babam. "Biz annenle ayrıldık."
"Ama ben annem değilim!" diye haykırdı çocuk, haykırdım. "Baba, benimle neden ayrılıyorsun?"
"Sen henüz bunu anlamayacak kadar küçüksün, canım."
Omzuna elini koyan annesi ona böyle söylediğinde kız hırçınca omzunu ondan kurtardı ve "Sen kendin söylüyorsun!" dedi. "Ben henüz küçüğüm anne." Sesi yeniden kısıldı. "Burada nasıl yaşarım?"
Annesinin baş işaretiyle güvenlik görevlisi kızı kucağına aldı. Onu götürmeye başlarken kız küçük ayaklarıyla debeleniyor, gitmemek için elinden geleni yapıyordu. Anne ve babası yurdun geniş bahçesinden çıkmak üzereyken yenilgiyle indirdi omuzlarını küçük İdil. Artık direnecek gücü kalmamıştı. Fakat son bir kez "Anne, baba!" diye seslendiğinde tanrının da yardımıyla sesi güçlü çıkmıştı. Ebeveynleri üzgün gözlerle ona döndüğünde küçüklüğüm kaşlarını çattı. Canı yanıyordu ve o an kendi kendine can yakacağına yemin etmişti. "Siz beni terk ettiniz." Burnunu çekti. "Ben de sizi bir gün terk edeceğim." Elinin tersiyle yaşlarını sildi. "Sizi asla affetmeyeceğim. Asla!"
Yaşım küçüktü fakat onların düşündüğünün aksine her şeyin farkındaydım. İstenmediğimi anlayabiliyordum, benim anlamadığım neden istenmediğimdi. Unun cevabını yıllar sonra bile alamamıştım ama inancım tamdı. Günün birinde, yüzlerine bakacak ve hala affetmezdiğimi haykıracaktım. Onlardan nefret ettiğimi, artık umrumda olmadıklarını.
Güvenlikçi Bekir amca, beni içeri götürdüğünde gözlerimi yumdum korkuyla.
Artık, yapayalnızdım.
İşin kötüsü beni buna mahkum eden öz ailemdi.
"Hayır!" Bağırarak uyandığımda saatin kaç olduğunu bilmiyordum. Terden ıslanan saçlarım yüzüme yapışmıştı. Göğsüm körük gibi inip kalkıyordu. Odamın kapısı aniden açıldığında Müge'nin korkulu suratını gördüm. Yanıma geldi hızla. "İdil, iyi misin?" Başımı iki yana salladım çaresizce. İyi değildim. Gerçekte atlatsam da geçmişim rüyalarıma sızıyor ve peşimi bırakmıyordu. Bırakmayacaktı da. Ben ölene dek hatıraların yükünü çekmeye mecbur bırakılmıştım. Müge yatağın kenarına oturup komodinin üzerinde her gece benim için bıraktığı su bardağını aldı ve dudaklarıma yaklaştırdı. Titreyen ellerimle bardağı kavrayıp üstüme de dökerek suyu içtiğimde hala sakinleşememiştim. "Anlatmak ister misin?" diye sordu. "Kabus mu gördün?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkinci Tekil
Teen Fictionİdil, çok küçük yaşta ailesi tarafından terk edilmiş bir kızdı. Verildiği yurtta da, yurttan ayrıldıktan sonraki hayatında da bu terk edilmişlik onun hayata bakış açısını değiştirmişti. On dokuz yaşına geldiğinde İdil hala hayata karşı sert bariyerl...