(5.3)-Beşin kaosu

778 89 4
                                    

Yeryüzünde milyarlarca insanın var olması, kalbimizde yalnızca bir kişiye yer olduğu gerçeğini değiştirmez.

*

^ Emre Aydın - Buralar yalan
^ Gece yolcuları - Anlatamıyorum

*

Hepimiz dünyaya inandığımız pencereden bakar ve ona nasıl bakarsak onu öyle görürüz. Toz pembe hayaller kuran biri için dünya yaşanılası bir yerken hayalleri paramparça biri için katran karası bir boşluktan ibarettir.

Başımıza olmaz işler geldiğinde birçoğumuz hayata karşı zırhımızı kuşanırız. İhanete uğradıysak bir daha aynısını tatmamak için hayatımıza kimseyi almaz, alsak da kolay kolay insanlara güvenmeyiz mesela. Düştüysek bir caddede, oradan geçerken daha dikkatli olmaya çalışır hatta bazen işi abartıp oradan geçmeyiz bile. Eğer biri bize yalan söylemişse herkese yalancı gözüyle bakarız. Böyle yaparsak aynı felaketleri yaşamayız sanırız belki de ama öyle değildir. Eğer kaderimizde varsa aldığımız önlemler bize yalnızca hayatı zindan eder. Çünkü kader, bizim gerçekleşmiş geçmişimizden ve gerçekleşmeyi bekleyen geleceğimizden başka hiçbir şey değildir ve biz ne yaparsak yapalım vakti geldiğinde kendiliğinden gelişir.

Boş bir sokaktaydım. Üstümde gelinliğim vardı. Saçlarım hiç kestirmemişim gibi uzundu ve sol yanımda huzur dolanıyordu. Nerede olduğumu bilmiyordum. Yeşil gözlerim etrafta geziniyordu. Hiçbir şey değişmemiş, hiç eksilmemiş gibiydim. Yüzümde silemediğim bir tebessüm vardı. Bacaklarım beni bilmediğim yerlere sürüklüyordu.

"İdil," diyen yumuşacık bir ses duydum sonra. Kalbim bu sesle ritmini bozdu. Ruhumun bedenimden ayrılıp sevdiğim adama yol almak için çırpınıyordu.

"Toprak?" dedim elimi kalbime bastırarak. İçimde ona karşı biriken tüm özlemle mırıldanmıştım ismini. "Neredesin?" Onu bunca zaman sonra görme ihtimali kalbimi tekletiyordu.

"Buradayım," dedi Toprak. "Beni bulman gerekiyor."

Koşmaya başladım. Etrafa bakarken kimseyi göremiyordum. "Görmüyorum seni," dedim. "Lütfen ses ver."

"Beni görmek istemeyen sensin," dedi hemen arkamdaki ses. Hızla döndüm. Toprak'ın hiç değişmeyen o mavilerini gördüğümde gözlerim hasretle doldu. Uzun zamandır gözyaşı dökmediğimi unutmuş gibiydim. Yok olma riskini göze alarak ona sımsıkı sarıldığımda korktuğum gibi kaybolmadı. Gözlerimi kapatıp inanamıyormuşçasına başımı göğsüne yasladım. Yaşıyordu, sevdiğim adamın kalbi ondaydı ve atıyordu.

"Sensiz nefes almak bile canımı yakıyorken nasıl görmek istemem seni?" dedim fısıltıyla. Parmak uçlarımda yükselmiştim ona sarılmak için. Her zamanki gibi. Toprak da elini belime sardı.

"Bilmiyorum, İdil. Sanki bana sağır olmak, gözlerimi unutmak ister gibisin." Geri çekildi. Yüzlerimiz karşı karşıya geldiğinde titreyen ellerimle yüzüne dokundum. O ışıltılı gözleri buradaydı işte. Hiç kapanmamış gibi, tam karşımdaydı. Ellerim şefkatle saçlarına dokundu.

"Seni unutursam ölürüm," dedim. "Unutmayı bırak, unutmayı aklımın ucundan geçirmek bile korkutuyor beni." Alnımı alnına yasladım. Nefes aldığını hissetmeye ihtiyacım vardı. Nefes aldığı için nefes almaya ihtiyacım vardı. "Toprak, seni o kadar özledim ki."

"Ben de seni özledim," diye gülümsedi Toprak. "Hepimiz seni özledik." Ellerimizi kenetledi. "Böyle bittiği için üzgünüm ama..." İç çekti. "Neden ailemize dönmüyorsun İdil?"

Dokunuşunu hissettiğimde gözümü yummak, verdiği huzuru özümsemek istedim ama kaybolur endişesiyle bırakın gözümü kapatmayı kırpıştırmaya bile cesaret edemiyordum. "Dönemem," diye fısıldadım. Keşke zaman şimdi dursa ve o mavileri beni arzuladığım sonsuzluğa kavuştursaydı. Bir insan bu kadar sevilir miydi? Ben seviyordum. Ben kendimde hiçbir şeyi beğenmesem de Toprak'ı çok güzel seviyordum. Çünkü Toprak dünya üzerinde sevilmeyi en çok hak eden insanlardan biriydi. "Bize bunları yapanlara cezasını vermem gerek." Biliyordum. Kahretsin ki onun bir hayalden ibaret olduğunu biliyordum.

İkinci TekilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin