(1.6)-Birin inançları

1.6K 143 27
                                    

Gözyaşı, unutamamanın diğer adıdır.

*

^ Burcu Güneş - Ateş ve suyun aşkı
^ Zeki Müren - Gitme sana muhtacım
*

Çoğu zaman inandığımız değerlerden vazgeçemeyiz. Bize göre doğru olan başkasına göre yanlış olsa da kabullenmek istemeyiz bunu. Hatta birçok kez kendi haklılığımızı savunurken diğerlerine kör ederiz gözlerimizi. Baktığımız pencere daraldıkça ruhumuzdaki anlayış da azalır zamanla. Sonra kendimizi hiç beklemediğimiz hayal kırıklıklarının içinde buluveririz. Bazen buna rağmen pes etmeyiz, kendi doğrularımızla ilerlemeye devam eder ve günün birinde özgürlüğe kavuşuruz. Çünkü sonunda ölmek olsa da bizi gerçekten yaşatan da bu inançlardır.

Kendimi bildim bileli doğrularım ve yanlışlarım aynıydı. İnsan olduğu değil hissettiği yaştadır, diye düşünürdüm mesela. Bana kalırsa on dokuzuma gelmeden uzun zaman önce de ölmüştüm zaten. Fakat zaman geçtikçe içimde tırnaklarını bedenime geçirmiş hayatta kalmak için savaşan bir şeyler olduğunu anlıyordum. Herkes yaşamak isterdi, bu yüzden kendimi yargılayamazdım ama yine de ölmek dururken yaşamak da bazen aptallık gibi geliyordu eskiden. Şimdilerdeyse bu fikirlerim sarsılıyordu. Artık öldüğümde arkamdan üzülecek olan kişilerin varlığını iliklerime dek hissediyordum. Kaybedecek bir şeyleri olunca insan daha sıkı tutunuyordu yaşama. Hayatımı tek tabanca olan İdil ve kocaman bir aileye sahip olan İdil olarak ikiye bile ayırmıştım. İşin aslı bazen tekliğimi özlüyordum ama hayatıma giren ikinci de benden bir parça gibi olmuştu.

İç çekerek okuduğum kitabın kaldığım sayfasını kırptım ve kitabı kapattım. Oturduğum koltuktan kalktığımda kafam epey bulanıktı. Gözlerimi kaldırıp duvarda asılı saate baktığımda işe gitmem gerektiğini uyuşuk bedenime hatırlatarak ayağa kalktım. Odama geçip bir tişört ve kot giyerek Müge'ye çıkacağımı haber verdiğimde aklımdaki soruları zihnimin en kuytu köşelerine attım. Ben ayakta dimdik durma mücadelesi veren bir kadındım, hep öyle olmuştum ve hep öyle olacaktım. Bu aralar kendimi boşlasam da değişmemişti bu değerlerim.

Anahtarımı sırt çantama atıp kapıdan çıktığımda Toprak'ı her zamanki gibi merdivenlerin üstüne tünemiş vaziyette buldum. Alıştığım bu duruma tepki vermeden yürümeye başladığımda o da peşimden ayaklandı. Aşağı indiğimizde Toprak bisikletine binmişti. "Ne yapıyorsun?" diye sorduğumda omuz silkti.

"Artık havalar iyi olduğuna göre seni benim emektarla işe bırakabilirim diye düşündüm." diyerek bisikletine dokundu. "Bunu lisedeyken almıştık aslında. Uzun zamandır apartmanın bodrumunda duruyordu, fırsatım varken çıkarmak istedim."

"İyi de," diyerek üst dudağımı ağzımın içine yuvarladım. "İkimizi birden taşır mı?"

Toprak "Elbette," dedi. "Rüzgar, sağlamdır."

"Rüzgar?" Şaşkınca sorduğumda dişlerini göstererek güldü.

"Bisikletimin adı." Elini ensesine attı. "O zamanlar çok hızlı gittiği için ona Müge ile bu ismi vermiştik." Gülmeye başladım.

"Peki." diyerek Toprak'ın önüne yanlamasına oturduğumda bisikleti sürmeye başladı. Sallanarak "Düşeceğim!" diye homurdandım. Toprak ona tutunmamı söyleyerek hızlandığında mahallenin sonundaki uzun yokuşa yaklaşıyorduk. Aklından geçeni anlayarak bahar gecesinin ılık melteminin saçlarımı okşamasının tadını çıkardım. Kollarımı karnına sararak ona tutunduğumda yokuşun başına gelmiştik.

"Özgür olmak istiyorsan," diye dudağını ıslattı Toprak. "Düşmekten korkma ve düşmek pahasına ellerini iki yana aç. Burası bunun için en ideal yer." Gözleri caddenin boş olduğunu teyit etti. Birden bisikleti öne doğru ittirdiğinde aniden gelen hızla çığlık atmaya başladım. Toprak ellerini bisikletin direksiyonundan çekerken ne kadar iyi kullandığını bilsem de korkumu önleyemiyordum. Gülerek kollarını iki yana açtı. "Delinin tekisin!" diye haykırdım. Rüzgar hızlandığımız için yüzüme sert darbeler vuruyor, saçlarımı hemen arkamdaki adamın yüzüne savuruyordu. Toprak bir kolumu belinden ayırdı. Diğer elimle ona tutunmaya çalıştığımda onu da avuçlarının arasına alarak beni engelledi. Bitmeyecekmiş gibi sürüp giden yokuştan kayarken parmaklarını üstümden çekmesiyle tekrar çığlık attım. Bu yaptığımız tek kelimeyle çılgınlıktı! Birkaç saniye sonra dudaklarımda koca bir tebessüm oluştu. Gözlerimi kapatıp kollarımı onun gibi iki yana açtım. Rüzgar saçlarımı uçuşturmaya devam ederken "Uçuyorum!" diye mutlulukla haykırdım gecenin bir köründe. "Özgürüm!"

İkinci TekilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin