Her düşünce birer cellattır.
*
^ Mabel Matiz- Tuzla buz
*
Güzelliğin gelip geçici olduğuna inanan biri olduğumdan üstüme yapışmış bu halimi bir maskeden ibaret görüyordum. Çoktan akşam olmuştu ve biz hala balodaydık. Son sınıfların sevinci gözlerinden okunuyordu. Herkes yanında birilerini getirmiş, bazen dans ediyor bazen de sohbet ederek kahkahalarını havada uçuşturuyordu. Bense geldiğimizden beri tünediğim sandalyeden bir an olsun kalkmamıştım. Eymen ara sıra sahneye geçip birkaç şarkı söylüyordu konservatuvardaki ekibiyle. Sonra yeniden yanımıza dönüyordu. Şimdiyse ben önümdeki pastayı yerken Müge de Barış ile dans etmek için piste geçmişti. Savaş bir işi olduğunu söyleyerek bir saat kadar önce ayrılmıştı mekandan. Toprak, ben ve Eymen de masada oturmuştuk. Eymen geldiğinden beri gözlerini Müge'den alamayarak beni bilinçsizce doğrulamıştı. Birbirlerine karşı duyguları olduğunu en iyi itiraf edebilecekleri anın bu olduğunu da biliyordum doğrusu. Toprak ile bakıştığımızda çenesinin ucuyla abisinin kollarında dans eden Müge'yi izleyen Eymen'i gösterdi. Dudaklarımı birbirine bastırdım fakat ağzıma gelen boya tadı pek hoş değildi doğrusu. Arkadaşları Eymen'i yeni bir şarkı için çağırdığında "Bence Eymen ile konuşmalısın," dedim Toprak'a. "Ben de Müge'yi ayarlarsam bu gece onlar için yeni bir başlangıç olabilir."
Toprak sırıttı. "Barış duyarsa son da diyebiliriz, İdil."
Omuz silktim. "Sen değil miydin kaderden kaçılmaz diyen. Sonu buysa da kaçamayacağına göre en iyisi onları yüzleştirmek."
"Haklısın aslında," dedi gözlerini pistten ayırarak. "Ben onunla konuşurum." Saçlarından geçirdi elini.
"Bu arada sen neden hiç dans etmedin?" Sorumla kafasını bana çevirdiğinde açıkladım. "Geçen gün parkta gayet iyi dans ettiğini gördüğüm için soruyorum, birini dansa kaldırmalısın bence."
"Doğru," dedi ve gözlerini etrafta gezdirdi. Ardından ayağa kalktı. Teklifimi hemen kabul edeceğini düşünmemiştim aslında. Yüzüm biraz asılsa da anında sahte gülümsememi takınarak bunu gizledim. Toprak bir kez daha etrafına baktı. Sanırım dans teklifi yapabileceği birini arıyordu. Ben de istemsizce ortalığı taradım bakışlarımla. Neden ona kimseyi yakıştıramıyordum bilmiyorum ama o kadar güzel kız olmasına rağmen ona tavsiye edebileceğim birini bulamamıştım. Başımı önüme çevirdiğimde bana uzanan elle kaşlarım kalktı. Kafamı kaldırıp Toprak'a baktığımda munzurca "Benimle dans eder misiniz İdil Hanım?" diye sordu. Bunu beklemiyordum.
"A-ama ben dans etmeyi bilmiyorum," diye o günkü sözlerimi hatırlattığımda Toprak ısrarla elini indirmedi.
"Dans etmeyi bilip bilmemen önemli değil. Düşme riskini göze alıyorsan dans etmeyi becerirsin merak etme." Güldüm. O da çok eski konuşmalarımıza dokundurmuştu lafı. Elimi avcuna teslim ettiğimde beni nazikçe yerimden kaldırdı. Boynundaki kamerayı çıkarıp masanın üstüne bıraktığında pistin ortasına geldik. Eymen duygusal bir şarkıya başladı o anda. Toprak, "Kendini bana bırak." diye mırıldandı. Bir eli belime indiğinde diğer eliyle kollarımı kaldırıp boynuna sardı. Önce olduğumuz yerde sallanırken diğer eli de sırtımda kenetlenmişti. Bir süre sessizce yerimizde sallandık. Sonra Toprak belimdeki ellerinden birini çekip parmaklarını parmaklarıma kenetledi. Ne yaptığını anlamaya çalışırken gülümsedi. "Ortalığı kasıp kavurmaya hazır mısın?"
"Hey!" dedim. "Bizi rezil etmek mi istiyorsun Toprak? Ben gerçekten hayatım boyunca hiç dans etmedim."
"Ne güzel," diye konuştu. "İlkler unutulmaz olur derler, ben bunu biraz daha hatırlanabilir kılacağım işte."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İkinci Tekil
Teen Fictionİdil, çok küçük yaşta ailesi tarafından terk edilmiş bir kızdı. Verildiği yurtta da, yurttan ayrıldıktan sonraki hayatında da bu terk edilmişlik onun hayata bakış açısını değiştirmişti. On dokuz yaşına geldiğinde İdil hala hayata karşı sert bariyerl...