(4.5)-Dördün denkliği

784 93 0
                                    

Ruhu parmak uçlarında adımlıyordu kalbinin sokaklarında. Fakat o sağırdı, duyabildiği yegane şey sessizlikti ve sessizlik nasıl duyulur onu bile bilmiyordu.

*

^ Murat Kekilli - Ver bana düşlerimi

*

Diğer sabah uyandığımızda güneşli havaya bakarak bugün her şeyin değişeceğini söylemiştim kendi kendime. Değişmek zorundaydı.

Öyle de olacaktı. Cenk'in ayarladığı mini kulaklıklardan biri vardı kulağımda. Savaş da yanımdaydı ve beraber şehrin kalabalık caddelerinden birindeki bara gelmiştik. Cenk evdeki bilgisayarından barın kameralarına sızmış, olanları aktarıyordu bize. Uzaktan bakınca bu tarz işler oldukça fantastik geliyordu kulağa ama gerçekte işler öyle yürümüyordu. Kimse bile isteye düşmüyordu bu hallere. En azından ben, bir seçeneğim olsa Toprak'ı bu karanlığa tercih edecek kadar aydınlık bulanlardandım.

Bar taburelerinden birine oturmuş, sırtı bana dönük olan adamı işaret etti çenesiyle Savaş. Onu görmeyeli uzun zaman olmuştu. En son, Egehan'a yardım ederken karşılaşmıştık onunla ve adımı sormasına rağmen söylemeden çıkıp gitmiştim yanından. O zamanlar ondan kaçıyordum çünkü. Beni tanırsa Toprak'ın başına iş açılır diye, köşe bucak kaçıyordum ondan. Şimdiyse beni tanıması için buradaydım. Haya garipti işte. Ne denirdi başka?

"Burada kal." Savaş'a kısaca bakıp bunu söylediğimde adımlamıştım ki durdum. "Ve her ne olursa olsun müdahale etme." Bana anlamsızca baktığında müzik sesine kulağımı vererek bara doğru yürüdüm. Kalabalığı yararak hemen yanına oturduğumda Poyraz Baymer dalgınca önündeki içkisini yudumluyordu. Barmene bakarak "Bir kola." dedim. Poyraz göz ucuyla bana baktı. Gözleri yüzümde çok oyalanmadan önüne döndüğünde dudağım alayla kıvrıldı. Beni birçok kere tanımıştı ama demek ki bu halim ona da yabancı gelmişti. Üstünden çok zaman geçmişti gerçi. Yine de merak ediyordum. Bu çocuğun tüm o pisliklerle bir işi olup olmadığını deli gibi merak ediyordum. Kolam geldiğinde pipeti bir kenara atarak bardaktan içmeye başladım. Barmen de bu sırada diğer müşterileriyle ilgileniyordu. Barda uzun zaman çalışmış biri olarak işinin zorluğunu biliyordum. Dirseğimi bar tezgahına yaslayıp kolamı yudumlarken "Zaman çabuk geçiyor, değil mi?" diye sordum. Sesimi duyduğunda Poyraz yine bana baktı. Kahve gözleri barın renkli ışıkları altında bana bakarken iç çektim.

"Tanışıyor muyuz?" Sorduğu soruyu duyduğumda keyifle ona döndüm ve kaşlarımı kaldırdım.

"Tanışıyoruz diyemem ama tanışmadığımızı söylemek de yalan olur."

"Anlamadım?"

Gözlerim yüzünde gezindi. Onu ilk gördüğüm zamanki gibi değildi. Daha da büyümüştü. Elimi pantolonumun cebine atıp bir fotoğraf çıkardım fakat o bunu görmemişti. "Yüzüme dikkatli bak," dedim. "Bu surat sana tanıdık geliyor mu?" Poyraz bana dediğim gibi daha dikkatli bakarken hala çıkaramadığını anlayarak fotoğrafı sertçe önüne bıraktım. Gözleri barın üstündeki fotoğrafa indiğinde tepkisini bekliyordum. Gözleri büyürken fotoğrafı inceledi birkaç saniye. Bu fotoğraf, Toprak ile yan yana çekildiğimiz bir taneydi. İkimiz de kameraya bakıp mutlulukla gülümsemiştik. O zamanki İdil, şimdiki halimden apayrıydı.

"Sen..." dedi Poyraz şaşkınca. Gözleri fotoğrafla yüzüm arasında gelip gidiyordu. Ona aldırmadan kolamdan biraz daha içtim. "Çok değişmişsin." dedi fotoğrafı önüme geri iterek. "Çıkaramadım." Biraz durdu. Ardından "Kaybolduğunu sanıyordum." dedi. Başımı salladım öylesine. Bulunmam için fotoğrafımın kanallarda gezindiğinden elbette haberim vardı ve işime bilmeden de çomak sokan Didem Hanım ve Sezgin Bey, bu meselenin başrolleriydi.

İkinci TekilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin